Türkiye’de artık kamera ya da kalem silahtan daha tehlikeli görülüyor

Gazeteciliğin suç olduğu algısının bizzat Erdoğan tarafından yaratıldığını söyleyen ‘Gazetecilik suç değildir’ inisiyatifi, Türkiye’de kameranın silahtan daha tehlikeli olarak görüldüğünü söyledi.
Ayşegül KASAP | RÖPORTAJ | KARŞI GAZETE

Bayramdan sonra Türkiye’nin bir anda gündemine oturan ‘Gazetecilik Suç Değildir’ inisiyatifinin koordinasyon üyesi ve aynı zamanda Özgür Gündem gazetesi Editörü Günay Aksoy, Karşı Gazete’ ye konuştu.

Türkiye’de gazeteciliğin geldiği noktaya değinen Aksoy, inisiyatiflerle birlikte özgür basının çoğalırken ‘havuz’ medyasının ve iktidarın yalnızlaştığını vurguladı.

İşte ‘Ben Gazeteciyim’ inisiyatifinin Karşı Gazete’ye yaptığı açıklamalar…

İnternet sitenize baktığımda detay göremedim. Biraz bahsedebilir misiniz; ‘Gazetecilik Suç Değildir’ inisiyatifi tam olarak nedir? Neler yapıyorsunuz?

Aslında bu yeni oluşmuş bir inisiyatif, daha çok yeniyiz. Erdoğan ve AKP’nin güdümünde olmayan ya da onların bülteni olmayan tüm gazetelerden oluşan veya destekledikleri bir inisiyatif…

İlk olarak; bütün bu gazetelerin birinci sayfasında, hatta logolarının yanında ‘Biliyor musunuz gazetecilik suç değildir’ söylemiyle bir çalışma başlattık. Kendimizi böyle duyurduk.

Türkiye’de artık gazetecilik bir suç olarak görülüyor. Gazeteciliğin bir suç olmadığını, bunun da bir meslek olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Gerçekleri yazarak -evet iktidarı, birilerini rahatsız etse de bu gerçekler- gazetecilik ilkelerine, ahlakına uygun bir çerçevede bu mesleği sürdürüyoruz, yaşatmaya çalışıyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz.



GAZETECİLERİN YAPTIKLARI ŞEY YAŞANANLARI HABERLEŞTİRMEK

Bu inisiyatifin bir geçmişi var aslında. Son bir yıldır doğuda (Diyarbakır, Şırnak, Nusaybin, Hakkâri) bu bölgelerde meslektaşlarımız çok zor durumda, ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Devletin güçleri tarafından, polisler ve özel harekâtçılar tarafından tehdit ediliyorlar, gözaltına alınıyorlar ve gözaltına alınış şekilleri yasadışı ve çok korkunç boyutta.
Meslektaşlarımız hangi ajansa, hangi gazeteye, nereye çalışıyorsa çalışsın sonuçta yaptıkları şey, yaşananları haberleştirmek ve bunu kamuoyuna duyurmak.

Devlet doğuda yaşananların duyulmasını istemiyor. İstemedikleri için de gerçekleri yazan arkadaşlarımızın bir şekilde mesleğini sürdürmemesi için her türlü engel çıkartılıyor. 

Onunla paralel olarak yine gazetelerin siteleri sansürleniyor. Şuan Türkiye’de 45 gazeteci tutuklu, bu rakam ve tutuklamaların devam etmesi bizi çok kaygılandırıyor.

TUTUKLU MESLEKTAŞLARA BAYRAMDA TEBRİK KARTI…

Tutuklu gazetecilerle ilgili somut anlamdan ne yapmayı düşünüyorsunuz? 

Ramazan öncesi bu inisiyatif olarak değil ama yine aynı bileşenlerden oluşan ekiple, tutuklu bütün gazeteci arkadaşlarımıza -hiç fark etmez nerede çalıştığı, sonuçta gazeteci olup da bugün cezaevindeler, yazamıyorlar, haber yapamıyorlar- dayanışma içerisinde bulunduğumuzu ifade etmek için bayram kartları gönderdik. Bayramda ilk olarak onları hatırladığımızı, mücadele ettiğimizi, onları çıkartmak için dışarıda bütün meslektaşlarımızı bu dayanışmanın içerisine alacağımızı belirtik. 

Bayramda tebrik kartı gönderdikten sonra nasıl bir dönüş aldınız tutuklu gazetecilerden?

Henüz dönüş almadık. Biliyorsunuz 9 günlük bir tatil vardı. Onların eline ulaşıp bize cevap gelmesi sanırım biraz zaman alacak. Ama o dayanışma kartlarını göndermek aslında bizi bile manevi olarak güçlendirdi. Çünkü bir yanımız tutsak.

TÜRKİYE’DE ARTIK KALEMİMİZ, MİKROFONUMUZ, KAMERAMIZ SİLAHTAN DAHA TEHLİKELİ GÖRÜLÜYOR

Aslında gazeteciliğimizin önemli yanı tutsak. Bizler dışardayız ama bizler de özgürce gazetecilik yaptığımızı söyleyemeyiz. 

Gazeteciyim diyorsunuz, direkt hedef alınıyorsunuz, sanki elinizde kamera değil de silah varmış gibi yaklaşılıyor. Hatta Diyarbakır’da muhabir arkadaşlarımıza özel harekât polisleri ‘elindeki kamera benim silahımdan daha tehlikelidir’ diyerek saldırmışlardı ve oradaki görüntüyü çekmesi engellenmişti.

Türkiye’de artık kameramız, mikrofonumuz, kalemimiz şu an silahtan daha tehlikeli görünüyor ne yazık ki…

GAZETECİLİĞİN SUÇ OLDUĞU ERDOĞAN TARAFINDAN YARATILAN BİR ALGI

Sizce halk nezdinde de böyle mi görülüyor? 

Şu an aslında, gazeteciliğin suç olduğu özellikle Saray tarafından, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yaratılan bir algıdır. Çünkü Türkiye’de bu meslek içerisinde çok ciddi blok oluştu. Erdoğan’ın yanında duranlar, onun uçağına binenler, onun masasına oturanlar ve gerçekten de halkın yanında olanlar, haklının yanında olup haksızlığa karşı mücadele edenler diye iki blok haline dönüştüğümüzü, bir parçalanmışlığın olduğunu söyleyebiliriz.

Gazetecilik suç değildir inisiyatifi olarak Saray’a karşı ne yapacaksınız?

Sonuçta bu halk için yapılan bir çalışma değil mi? Gazetecilik niçin vardır? Halk için vardır, kamuoyu için vardır. Bu haberi kim alıyor, halk alıyor, okuyor. Halkın en doğal hakkıdır, haber alma hakkı… Biz bunun sadece sağlayıcılarıyız. Bunu yapan, üreten ve topluma ulaştıran… Yani haber kaynağı ile okuyucu arasında bir köprüyüz. Biz bu köprünün yıkılmasını istemiyoruz. Halkın her şeyden haberdar olma hakkı vardır. Siz bugün bu mesleği yapılamayacak duruma getirmişseniz o zaman desteği size halkın vermesi gerekiyor. Halkın kalkıp benim burada haber alma hakkım engelleniyor demesi gerekiyor.

Halkın büyük bir kısmı bunun da farkında değil maalesef… Nasıl yıkılabilir ‘gerçek’le halk arasındaki bu duvar? 

Cumhuriyet’ten de, Haberdar’dan da, Özgür Gündem’den de, BirGün’den de, bu süreçte birçok meslektaşımıza ‘Erdoğan’a hakaret’ iddiasıyla ya da yaptığımız haberlerden dolayı davalar açılıyor. Bu süreçte aslında bütün meslektaşlarımızı bir araya getirmek istiyoruz. Yani yaşadıklarımızın ortak olduğunu, birbirinden ayrı olmadığını ve bir araya gelebilirsek bu saldırıları kırabileceğimizi, daha rahat, daha özgürce düşünce üretebileceğimizi, yazabileceğimizi söylüyoruz ve bunu yapabilirsek, bir araya gelebilirsek bu saldırıları gerçekten kırabiliriz.

“TAYBET ANA’DAN KİMSENİN HABERİ YOKTU”

Örneğin, bölgede yapılan haber nöbeti… Türkiye’nin batısından gazeteciler gitti. Gidene kadar; sivil insanların, halkın, çocukların, gençlerin, kadınların nelerle karşı karşıya olduklarını nelerle mücadele ettiklerini kimse bilmiyordu. Bir Taybet Ana’dan kimsenin haberi yoktu. 7 gün cenazesi sokak ortasında bekletildi. 

GAZETECİLER HABER NÖBETLERİYLE KOPAN BAĞLARI YENİDEN KURMAYA ÇALIŞTI

Ama bunu özgür basın yazdı, duyurdu, tarihe not düşürdü. Günay bebekten kimsenin haberi yoktu. Her gün Filistin, Gazze’de yaşanan katliamı Türkiye’den duyurabiliyoruz ama yanı başımızdaki aynı coğrafyada yaşadığımız aynı gökyüzünü paylaştığımız bebeğin yaşadığından kimsenin haberi yoktu.

İşte bu süreçte haber nöbetiyle oranın sesi olabilmek, orayı duyurabilmek için gazeteciler gitti. Ve en çok toplumla halk arasındaki kopan bağları bu gazeteciler yeniden kurmaya çalıştı.

Bu tarz koordinasyonlarla, nöbetlerle, inisiyatiflerle aslında çoğaldığımızı görüyoruz. Biz çoğalırken iktidar yalnızlaşıyor, ‘havuz medyası’ yalnızlaşıyor.

Fotoğraf: Zehra FİRDEVSOĞLU

karsigazete.com.tr

    :

    :

    :

    :

    "Türkiye’de artık kamera ya da kalem silahtan daha tehlikeli görülüyor" hakkında Tweetler

    DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete