İsmet Uçma'yı savunma yazısı değildir!

30 Ocak 2015 - 14: 1
Kadına karşı şiddetin nedenlerinin araştırılması için Meclis'te kurulan komisyonun toplantılarını başından beri izliyorum...

En çok AKP'li üye İsmet Uçma'nın dikkat çeken yorumları üzerinden gündeme gelen komisyonda çok ilginç değerlendirmeler yapılıyor, sunuma gelen kurumların temsilcileri önemli veriler paylaşıyor... Onlara da sıra gelir elbet ama en çok ilgi gören isim İsmet Uçma'nın "panik butonu ve mahalellenin namusu" üzerine söylediği sözlerle ilgili dikkat çekmek istediğim bir nokta var... 

Önce araya birkaç not;

-Uçma'nın kadınlarla ilgili bir çok konudaki görüşüne katılmıyorum. Örneğin çalışan kadınların, çalışmayanlara " ay sen ev kadını mısın?" diyerek psikolojik şiddet uyguladığını ve bu sözlerle çalışmayan kadınları psikolojik olarak 'şiddete açık hale' getirdiğini de söylemişti Uçma... Çalışan kadınlara bu nedenle eğitim verilmesini talep etti yine aynı komisyon toplantısında. Haberini yaptım...

"Aaa sen ev kadını mısın!" demek psikolojik şiddetmiş!



-Basına  - bizim haberimiz dışında- yansıdığını görmedim;  çocuklarını kreşe gönderenlerin ilerde çocukları tarafından huzurevine yollanacağı anlamına gelen bir başka cümlesi, çalışan ve çocuğunu kreşe gönderen bir anne olarak  beni çok rahatsız  etti. ”Kreş eken, huzurevi biçer"miş...

-Ancak Diyanet'in kadına yönelik şiddeti çözmekteki rolü üzerine yaptığı konuşmayı dinlerken şaşırdığımı itiraf etmeliyim... Söyledikleri bir AKP milletvekilinin ağzından duymaya alışkın olduğumuz sözlerden değildi hiç... 

Çok ağır eleştirdi Diyanet'i, imamları, din görevlilerini;

Diyanet'in ve dolayısıyla toplumun İslam anlayışında 'rönesans' önerdi... "Diyanet'in zihni karışık, imamların kafalarının içi sülfürik asit dolu" dedi. Onun da haberini yaptık Karşı Gazete olarak...

AKP'li vekilden Diyanet'e çok ağır eleştiri



Burada not bölümünü kapatıp, "panik butonu yerine mahallenin namusu" başlığıyla yapılan haberlerin ardından gelen yorumlara geçelim...

İsmet Uçma'nın söz konusu cümlesi aynen şöyle:

"Butonları biz örnek aile ve insanlardan oluşturabiliriz, mahallenin namusu diye bir şey geliştirebiliriz, o mahallede birisine yönelik bir şey yapılıyorsa herkes ona sahip çıkar ve hakikaten de yapanı neredeyse ifna eder" ( ifna etmek: yok etmek)

*Evet 'namus' kavramı 'cinsiyetçi' bir kavram... Kadına şiddet konuşulurken, 'namus' sözcüğünün kullanılmasına karşıyım...

*Evet, kolluk güçleri dururken;  halihazırda uygulanan bir 'panik butonu' sistemi varken mahalleli mi önleyecek şiddeti?  Bu da haklı bir soru...

*Evet, 'mahallenin namusunu koru' desek sokağa çıkıp 5 kişiye; ilk akıllarına gelecek olan 'namus' tanımının -belki de tek tanımın- ne olduğunu biliyoruz...

Ama Uçma yanlış kavram kullansa da aslında "panik butonu olmasın, mahalleli  kadınların namusunu korusun" demek istemedi...

Kadının Statüsü Genel Müdürü  Gülser Ustaoğlu’nun yaptıgı sunum üzerine söz almıştı ve o tartışmalı cümleye gelmeden önce şunları da söylemişti, aynen tutanaktan aktarıyorum...  

"Yani bu işi Diyanet İşleri Başkanlığıyla entegre hatta burada başka dinî cemaatlerin ve grupların önderleriyle entegre çözmek durumundayız.

Niçin biliyor musunuz?

Bunu şunun için çok önemsiyorum: Sevgili Başkanım biz kaynaklarımızı arındırmamız gerekiyor. Bütün sorun orada çıkıyor. Ben yeni bir başlangıç, bir rönesans derken keşke olsaydı şey yapmadı ona fazla ümit var olmadığını söyledi ama hayır bazen  bir toplum tek bir insanın tek bir adımıyla değişip dönüşebilir.

Halil Cibran’ın sözünü sürekli anlatıyoruz. “Nasıl bütün bir ağacın sessiz bilgisi olmadan, dalının ucundaki bir yaprak sararmaz ise, topunuzun katkısı olmadan bir toplumda suç işlenemez.” Bu kadın olur, erkek olur, hayvana eziyet olur, çocuğa şiddet olur, sosyal olur, siyasi olur, psikolojik olur, ekonomik olur, ayrı bir konu ve özellikle buna ilave etmek istediğim şey şu: Şimdi Diyanetle irtibatlı gidildiğinde o bahsettiğim…

Mesela örnek aileler altmış yılını birlikte geçirmiş ama birbirine şu saydığımız unsurlardan hiçbirisini uygulamamış, örnek ailelerin hatıraları ajandaları, belgeselleri çok katkı verebilir diye düşünüyorum.

Yani fevkalade önemli bu. Tarihten idol, sembol olabilecek insanlar, günümüzde yaşayan insanlar ve hakikaten yani ombudsman mahallede, ilçede, çevrede ombudsman oluşturup çünkü bakın polis geldiğinde beyefendi geçici hiddete kapılmış olduğunda hanımefendi de bunu değerlendirdiğinde örneğin sabah kahvaltısını yaparken ya işte yüzüme baktın, psikolojimi bozdun diye karakolu aradığında altı ay uzaklaştırma alıyorsa burada başka bir gerginliğe sebebiyet veriyoruz demektir.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Öyle bir şey yok, keşke olsa.

İSMET UÇMA (İstanbul) – Var var.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRÜ GÜLSER USTAOĞLU – 6284 kapsamında maalesef oluyor bu tür kararlar.

İSMET UÇMA (İstanbul) – Bununla şunu demek istiyorum Sevgili Genel Müdürüm butonları biz örnek aile ve insanlardan oluşturabiliriz, mahallenin namusu diye bir şey geliştirebiliriz, o mahallede birisine yönelik bir şey yapılıyorsa herkes ona sahip çıkar ve hakikaten de yapanı neredeyse ifna eder tabii o da bir şey olur. Efendim bakınız yeryüzünde ilk şiddet olayı kadın-erkek arasında olmamıştır, erkek-erkek arasında olmuştur.

Şimdi bunları niye söylüyorum buralardan doğrusu yeni vizyonlar yakalayalım için söylüyorum. Yani Kur’an’da geçmeyen ama Tevrat’ta geçen Habil Kabil o aslında insan oğlundan iki kişidir. Habil Kabil hadisesinde 2 erkek şiddet kullanmıştır. Peki orada şiddeti kullanma nedenleri nelerdir, şimdi bütün bunların incelenmesi gerekiyor. Biz şiddet nedenlerini konuşuyoruz, araştırıyoruz ve sonra ona ilişkin çözüm önerileri sunuyoruz. Ama bakınız kadim medeniyetleri, kadim kutsalları arındırmayı hiç denemiyoruz, bunu mutlaka denememiz lazım. Bu süreci işte Diyanet derken, vurgu yaparken onun için söylüyorum. Orada oluşacak bir heyetle birlikte süratle bunların gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani sonradan insanlar eliyle müdahale edilerek bozulan Tevrat’ta, İncil’de ve bozulan muharref hâle getirilen -mana olarak, lafız olarak değil- Kur’an’da ve hadislerdeki olguyu temizlememiz gerekiyor arkadaşlar.  Başka türlü bu sorunu çözme imkânımız yok."

***Uçma'nın demek istediği başkaydı bence, ama kendini yanlış ifade etti... Konuşmaların tamamına tanık olduğum için bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Kimseyi korumak için değil, haksızlık yapılmasını önlemek için... Uçma  eleştiriyi hak ediyor olabilir ama bu cümlesi için değil... 

Son olarak bu sözler ve haberler nedeniyle komisyonda yaşanan tartışmada CHP'li üye Candan Yüceer'in söylediği " 'namus kavramı' kullanılarak, kadına yönelik şiddetle mücadele edilmez" sözlerine tamamen katılıyorum... 

Yüceer'in eleştirisi üzerine İsmet Uçma da geri adım attı -ya da yanlış tanım yaptığını anladı-  "o zaman 'mahallenin namusu' yerine 'mahallenin onuru' diyelim"  açıklaması yaparak farklı bir noktaya geldi... Ama bu geri adım da haber olmadı...

Bu arada Uçma'ya o sözleri nedeniyle Twitter üzerinden annesine küfür ederek, tepki gösterenler varmış... Kadını korumak için bir başka kadına cinsel temelli hakaretler/ küfürler yağdırmak da toplumun her kesiminden insanların içler acısı halde olduğunu gösteriyor... 

Çok üzücü...

Daha çok yol almak gerek... Komisyona kolay gelsin...

    :

    :

    :

    :

    "İsmet Uçma'yı savunma yazısı değildir!" hakkında Tweetler
    YAZARIN DİĞER YAZILARI