Çocuk yurdunda kan donduran şiddet

3 yıl Sincan Yetiştirme Yurdu'nda kalan kişi, yaşadıklarını anlattı.
Pencereden sarkıtılıyorlar, “Haydaradlı sopayla – yemek kepçesiyle – hortumla dövülüyorlar, gece altlarını ıslatmasınlar diye zorla tuz yediriliyorlar, iç çamaşır kirli ise sıra dayağından geçiriliyorlar, tacize – tecavüze uğruyorlar… Bu bir korku filminden enstantaneler değil…

Burası bir süre önce çocukların birbirlerine şiddet uygulamasıyla gündeme gelen Sincan Yetiştirme Yurdu’nda kalan küçük çocukların yaşadığı vahşet. Ve o vahşeti, dehşeti 10 yaşından itibaren 3 yıl süre boyunca yaşayan bir çocuğun acı anlatımları. O yurtta kalan çocuk konuştu. İşte tüyler ürperten ifadeler…

Sincan Yetiştirme Yurdu, büyük çocukların küçük çocuklara yönelik şiddet görüntüleriyle iki hafta önce gündeme gelmişti. Görüntülerde 16-17 yaşındaki çocukların, küçük çocuklara yönelik eziyetleri vardı.

Aile ve Sosylal Politikalar Bakanlığı ise bu görüntüler üzerine harekete geçmiş ve bakanlık, Sincan Yetiştirme Yurdu’nda 16-17 yaşındaki çocukların küçük çocuklara yaptıkları eziyetin görüntülerinin ortaya çıkmasının ardından, yurtlarda kalan çocukların psikolojik durumlarından, personelin yeterlilik hallerine kadar pek çok başlığı içeren bir inceleme başlatmıştı.

Bakan Ayşenur İslam, koğuş tipi “karma yaş” yetiştirme yurtlarının tamamının bu ay itibarıyla kapanacağını belirterek, “Devlet korumasındaki 12 bin çocuğumuz ‘çocuk evleri’ ve ‘sevgi evlerine’ zaten nakledildi.

Şu an yetiştirme yurtlarında kalan son 800 çocuğumuzun da bu ay içinde bu evlere nakledilmesiyle ‘koğuş tipi yurt’ dönemi kapanmış olacak” demişti.


Ankara Valilği ise konuyla ilgili inceleme başlattıklarını, üç çocuğun başka yurtlara nakledildiğini ve kat görevlisinin işine son verildiğini açıklamıştı.

O YUVADA KALAN ÇOCUK KONUŞTU

İşte o yurtta bir dönemler kalan bir çocukla, o dönemki adıyla Sincan Çocuk Yuvası’nda yaşadığı şiddeti konuşmak için bir araya geldik…

“Adını yazmamı ister misin?” sorusuna, biraz tedirgin “sen bilirsin abi…” cevabını veriyor.

“Aslında bu yurt konusu tartışılsın, çözüm bulunsun istiyorum” derken, adınının önce yazılmasını, sonra memur olmanının getirdiği sorumlulukla “istersen vermeyelim” diyor.
UMUT ANLATIYOR
Ankara Sincan Çocuk Yetiştirme Yurdu’nda büyük çocukların, küçük çocuklara yönelik medyaya yansıyan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın da inceleme başlattığı o görüntüleri konuşmak için bir araya geliyoruz adını yazamayacağımız ve rumuz olarak Umut diyeceğimiz; şu anda 30 yaşına yaklaşmış o gençle…
Umut, 1996-1999 arasında o zamanki adıyla Sincan Çocuk Yuvası’nda, şimdiki adıyla Sincan Yetiştirme Yurdu’nda kalıp, şiddeti bire bir yaşamış; o dönemler 10 yaşında olan bir çocuk…
10 yaşındayken babasıyla yurdun kapısından içeri girince bambaşka bir dünyayla karlılaşmış, medyaya sık sık yansıyan şiddet, taciz olaylarına tanık olmuş ve bu ağır yükün etkisinden hala sıyrılamayan; zaman zaman karamsarlığa düşüp, “bugün başımı alıp gitsem, arkamdan kim soracak ki? O ince çizgideyim…” sözleriyle, bizleri düşünmeye sevk eden biri…
Çocuk yurtlarında yaşanan, kimi zaman çocukların birbirine uyguladığı; kimi zaman da yurt görevlilerin ağır eziyetlerine maruz kalan çocukları anlatıyor Umut…
Anlattıkları dehşet, anlattıkları vahşet…
“Sincan Yetiştirme Yurdu’nda sizin izlediğiniz şiddet görüntüsü, bizim yaşadığımız şiddetin ancak yüzde biri” diyor ve ekliyor: “Neler yaşamadık, neler görmedik ki…”
Umut, Sincan Yetiştirme Yurdu’nun çocuk yuvası olduğu dönemde kalmış, her türlü şiddeti yaşamış, haberlerde o görüntüleri izledikten sonra yurt konusunun gündeme gelmesini ve sorun bulmasını isteyen bir genç…
İşte Umut’un anlatımları…
Sincan’da hangi dönemlerde kaldın?
1996-1999 arasında üç yıl kaldım. 10 yaşındayken girdim o yurda. O dönem çocuk yuvası olarak geçiyordu Sincan Yetiştirme Yurdu. Ondan önce ailemin yanındaydım. Şu anda yetiştirme yurdu olarak geçiyor ama bizim dönemde çocuk yuvasıydı.

Sincan Yetiştirme Yurdu’nda çekilen ve medyaya yansıyan çocukların birbirlerine uyguladığı o şiddet görüntüleri izledin mi?
İzledim.

Ne düşündün?

Ne düşündüm, gayet aşina bana normal gelen görüntüydü. Bana ekstrem gelmedi. Bundan daha kötüsünü gördük biz, bu görüntüler bana hafif geldi. Biz yeri geliyordu pencereden sarkıtılıyorduk, yeri geliyordu sopalarla, yemek dağıtılan kepçeyle, hortumla dövülüyorduk bakıcılar tarafından…

O görüntülerde büyük çocukların, küçük çocuklara uyguladığı şiddet var.

Evet… İnsan üzülmüyor mu üzülüyor tabi. Ama bunlar bana yabancı gelmedi. Alıştığım görüntüler. Çünkü aynı dönemde bizler de yaşadık aynı şeyleri. Pek yabancı gelmedi bana.

Niye yurda bıraktılar seni?

Orası sıkıntılı… (Konuşmak istemiyor)

–KÜLOT PİSSE DAYAK-

Sincan Çocuk Yuvası’na (o dönemki adı) girdiğin dönemi anlatır mısın?

Gittiğimiz dönemde kayıttan sorumlu insanlar vardı. Bakıcılara bakıyorsun eğitimsiz. Normal temizlik elamanını bakıcı yapmışlar. Bizler onlara “anne baba” diyorduk. Onlar bizi her sabah kaldırıp, daha ilk günden “kalkın külot kontrolü” diyerek bizi kaldırıyorlardı. Külotlarımızın pis mi temiz mi olduğuna bakıyorlardı.

Pisse dayak yiyordun, bazen sopayla, bazen demirle, bazen tokat atıyordu. Temiz ise geçiyordun. Sabah oluyordu yeri geliyordu sen temizlik yapıyordun, büyük tencerelerden sen yemek taşıyordun. Orada her çocuk grubunun bir reisi vardı.

Diğer büyük çocuklar sana gıcık mı oldu, bu bakışından hoşlanmayabilir, hal ve hareketlerinden hoşlanmayabilir. Hemen o lidere söylüyordu, o liderin gücü yetmez ise eğer bütün çocuklara söylüyordu dövüyorlardı.
İlk günden itibaren orada şiddet var mıydı?
Vardı tabi.

Sincan Yetiştirme Yurdu’nun basına yansıyan şiddet görüntüleri bu yurtlar için normal görüntüler mi?

Şiddet orada normal. Sabahları biz kaltığımızda zaten böyle seninle konuştuğumuz gibi normal konuşmuyorduk. Küfürlü, şakalarımız bile elleydi. En ufak şeye sinirleniyorduk. Büyüklerin, küçükleri dövmesi için bir sebep olması gerekmiyor ki zaten.

Büyük çocuk bir yerden fırça yemiştir, acısını bizden çıkarıyordu. Bakıcılar da öyle. Evde bir sorunları vardı, gelip acısını bizden çıkarıyorlardı. Medyaya yansıyan o şiddet görüntüleri gayet hafif görüntülerdi. Çünkü seni büyük çocuklar dövdüğü zaman yöneticiye gidip şikayet edemiyorsun.

Çocuğu şikayet ediyorsun, müdür diyor ki döven çocuğa “Bak az bile yapmışsın, bana şikayete geliyor, iyi dövememişsin” diyor.

Yetiştirme yurtlarında abilerin, küçük çocuklara uyguladığı şiddet fazla mı?
Fazla, normal bu görüntüler.

–GÖREVLİLERİN ŞİDDETTEN HABERİ VAR-

Yurt görevlilerinin haberi var mı bu şiddetten?

Haberi olduğunu sanıyorum. Bir şekilde onlara iletiyorlardır onlara. Ama ne yapacak, ne yapabilir öğretmen ile müdür. Onlar eve gittiğinde döven çocuk ile dövülen çocuk yine başbaşa kalacak.

Kaç yaşında girdin o yurda?

Ben on yaşında girdim, 13 yaşında çıktım. 13 yaşından sonra yetiştirme yurduna geçtim. Benim kaldığım dönem Sincan Çocuk Yuvası idi. Şimdi Sincan Yetiştirme Yurdu olarak geçiyor, ben de bunu haberlerden takip ettim. Aynı yer. Sadece adı değişmiş.

-ŞİDDETİ BAKICILAR UYGULUYOR-

Biraz önce bakıcı şiddetinden bahsettin. Oraya gelmek istiyorum. Yurtta çocuklara şiddet uygulayan personel de mi var?

Öğretmenler her zaman değil tabi, çok nadir. Zor durumda kalmadıkları sürece şiddet uygulamıyorlar. Ben uyguladıklarını görmedim, genelde bakıcılar uyguluyor şiddeti. Bunlar çocuk bakmayla ilgili eğitimi olmayan insanlar.

10 yaşında girdiğini söyledin yurda. İlk gününü anlatır mısın bana?

İlk gün babamla geldik yurda. Babamla ağlaştık falan, o gitti. Kaldık tek başımıza. Tabi oradaki çocuklar yeni gelenlerin üzerinde bir sindirme yapmak istiyorlar. Hani ben, senden üstünüm, bana itaat edeceksin gibi. Akşamları büyük çocuklar seni sorguya çekiyor, kimsin nerden geldin falan.

Diğer çocuklar da onun tarafında oldukları için onlar grup olduğu için senin gücün yetmiyor. Burada kurallar bunlar, bunları yapacaksın, bunla senin görevlerin, bizim değimizi yapacaksın, yapmazsan sana sıkıntı çıkarırız falan dediler. Sonra yattık. Gece bir battım kafama biri terlik atmış.Yattım baktım bu sefer de süpürge, fırça falan atıyorlar. Uyutmak istemiyorlar.

-AKŞAMLARI LİNÇ ŞEKLİNDE DÖVÜYORLARDI-

Şiddet gördün mü?

Gördüm, işte ilk şiddet görme bu gece uyutmama oldu. 10 yaşında gittiğimde bana karşı daha da kenetlendiler. Onlar da benimle aynı yaşta. Ama bana kin besleyenler etrafındaki çocuklara rüşvet verdiği için onları kendisine bağlamıştı. Ben bireysel olarak değil ama toplu olarak şiddet gördüm.

Kıdemlilerden oluşan üç dört kişi akşamları linç şeklinde beni dövüyorlardı. Grup liderinin, onun dediğini yapmadığım zaman şiddet görüyordum. Haftanın üç günü bu tür şiddet olaylarına tanık oluyordum. Bu sadece çocuğun sana uyguladığı şiddet. Bakıcının şiddetinden bahsetmiyorum.

Çocukların birbirine uyguladığı şiddet normal hale gelmiş anladığım kadarıyla. Yurt yönetimi bilmiyor mu bunları?
Şiddet evet normal gibi. Yönetim bilse bile… Bilmiyorum ama. Bir kez çok zoruma gitmişti, canıma tak etti. Gittim şikayet ettim, sonra o çocuğu da çağırdı.


Ben de sevindim tabi, ceza verecek diye. Öğretmen dedi ki, “Bak iyi dövememişsin, seni şikayete geliyor”. Şaşırdım tabi. Bir öğretmen bunu söyleyebilir mi? Öğretmen, şikayet ettiğim çocuğa beni göstererek “Ben mi döveyim bunu sen mi döversin?” dedi. Çocuk da “ben döverim” dedi. Akşam da grup olarak tekme tokat, yumrukla….

-YEMEĞİ DÖKTÜ, KEPÇEYLE DÖVÜLDÜ-

*Bakıcı şiddetinden bahsettin. Nasıl bir şiddet uyguluyorlar? Şiddet uygulayanlar sadece bakıcılar mı?
Yönetimden pek şiddet görmedim, duymadım. Bakıcılardan gördüm ve duydum şiddetin olduğunu. Şöyle bir şey var örneğin. Adam temizliğini yapıyor… Bir gün Fırat diye bir arkadaşımıza “git yemeği al gel, dağıtalım” dedi, temizliği yeni yapmıştı bakıcı. Çocuğun ayağı kaydı, elindeki ağır tabi, yemeği döktü. Bakıcı elindeki yemek kepçesiyle çocuğu dövdü. Ellerini birleştirdi bir ona bir ona… Hortumla mı dövülmedi, sopayla mı dövülmedi, kepçe demiriyle mi dövülmedi… Ben bunları gördüm.

Sana yurt görevlilerininden şiddet geldi mi?

Ben de gördüm şiddet. Bana uygulanan demir ve sopayla oldu. Bir seferinde iç çamaşır yüzünden yedim. İdrarınızı kaçırdığınızda bile bakıcıdan dayak yiyorsunuz. Bazen çay getiriyorlardı. Elinde kepçe oluyordu, ‘Çocuklar geçin sıraya’ diyordu, ‘indirin’ diyordu. Biz iç çamaşırımızı indiriyorduk. Pis olursa çamaşırımız dayak yiyorduk.

-İÇ ÇAMAŞIRI KİRLİ OLAN ÇOCUK DAYAK YİYORDU-

Bu çamaşır kontrolünü yönetim mi istiyordu, yasal mı yani?

Ben sanmıyorum. Bildiğim kadarıyla değil. Çocukların külotlarına bakma yetkisi aldıklarını sanmıyorum. Sonunda çamaşır makinesi var. Elleriyle yıkamıyorlar ki. Kirli olsa da çocuk bu ya, 10 yaşındaki çocuklardan bahsediyoruz. Yani iç çamaşırı kirli olan çocuklar dayak yiyordu. İşin kötü tarafı akşam çocuklara işemesinler diye bir avuç zorla tuz yediriliyordu ya…

-ALTINI ISLATAN ÇOCUKLARA ZORLA TUZ YEDİRİLİYOR-

Tuz yiyince ne oluyor?

Bilmiyorum herhalde tuz yiyince işemiyormuşsun galiba… Şu anda bu yapılıyor mu bilmiyorum. Tuzu veren de bakıcı. Orada bizim temizlik, yemek işlerimizle uğraşan kişiden bahsediyoruz.

-HORTUMLA DÖVÜYORDU-

Hafızanda yer eden, artık bu kadar da olmaz dediğin bir olay var mı?

En büyük onu gördüm. Yarım saat boyunca bakıcı tarafından hortumla dövüldü kaloriferhanede, çıplak olarak.

Suçu neydi?

Suçu yurttan kaçmaktı. Niye kaçıyordu, şiddetten kaçıyordu. Yakalandığında yine şiddete maruz kalıyordu.

Yaşanılan bu şiddetten dolayı hastanelik olan, sakat kalan, ya da hayatını kaybeden oldu mu?
……………… (Düşünüyor) Olmadı.

-BAKICI TACİZİ-

Büyük çocukların küçük çocuklara olan tacizine gelelim. Okumuşsundur belki bazı çocuk cezaevlerinde yaşanan cinsel istismar olayları vardı. Buna benzer vakalar oluyor mu yurtlarda?

Üç sefer… Birisi yurt tarafından gönderildiğimiz kampta yaşandı. Diğer ikisi ise yuvada oldu. Gördüğüm ve yaşadığımı söylüyorum. Bakıcı tarafından taciz edildiğini gördüm.

Hortumla dövülen arkadaştan bahsetmiştim. O tacize uğradı. Bakıcının yanında bir de büyük bir çocuk tarafından tacize uğradığını gördüm. Geceydi, yatıyorduk, birisi içeri girdi.

Gelen gece bekçisi çocuğu kaldırdı. Çocuk ‘Efendim abi’ dedi, ‘yapma’ seslerini duydum. Bekçi, ‘sus lan’ falan dedi. Çocuğu kaldırıp çamaşırhaneye götürdü.

Orası benim yattığım yere yakındı. Orası görünüyordu benim olduğum yerden. Karanlık olmasına rağmen, perdeler açık olduğu için görünüyordu orası. ………….

Artık öyle bir şey oldum ki… Ayağıma tahtaya vurdum, ses çıktı. Bunu duyunca bekçi, çocuğu bırakıp gitti. Ama bu çocuğun adı çıkmıştı artık. Yine gece yarısı büyük bir çocuk bunu yatağın altına soktu, sonrası….

-KIZ ÇOCUKLARINI TACİZ EDEN GÖREVLİ-

Yaygın mı bu taciz, tecavüz?

Genellikle kız arkadaşlarımıza çok oluyordu bu. Kız arkadaşlarımıza çocuklar tarafından yapılıyordu. Yuvada o dönem kızlar da vardı. Gücünün yettiğine yapıyorlardı bu tacizi. Ben bir görevliyi gördüm, duydum. Bir görevli kız arkadaşımızı taciz ettiğini biliyorum. Bayan arkadaşımıza yapılan tacizi ise kalorifer tesisatına bakan bir görevli gerçekleştirdi. Şu anda kendisi ölmüş galiba.

Şikayet etmemişler mi?

Bildiğim kadarıyla olmamış, olsa da duyardık. Şikayet olsaydı gönderilirdi herhalde. Şikayet edilmeyen insanlar orada kalmaya devam ediyordu.

Devlet neden bu şiddeti engelleyemiyor?

Bu bakıcılar, gece bekçileri sonuçta çocuklarla uğraşıyorlar. Bunlar yetişkin insanlar değil ki, sizin söylediklerini yapsınlar. Bu küçük çocuk. Orada çalışan insanların da eğitimden geçmesi lazım.

Nasıl bir eğitim mesela?

Çocuk yuvasında gece bekçiliği işine girecek, temizlik ya da yemek işiyle uğraşacak. Bunlar işe girmeden önce aynı maaşı alsın ama önce bunun eğitimini görsün. Bunların seminer, eğitim alması lazım. Bunun inanıyorum ki yararı olur.

Çocuk yuvasının ya da yetiştirme yurtlarının faydası oluyor mu sence?

Faydası… Yaşadığım kötü olaylar da var tabi. Ama hiç mi iyi şeyler yaşamadım, yaşadım. Ben bugün hayattaysam benim arkadaşlarım sayesinde. Ailemin yanında kalsaydım ben çoktan ölüp gitmiştim. Ya da cezaevindeydim. Bazı hal ve hareketlerim oldu. Kampta az daha benim de başıma geliyordu bu cinsel taciz.

-ÇADIRDA TACİZE YELTENDİ-

Sen uğradın mı cinsel tacize?
İşte uğramadım, ama benim yaşım biraz daha büyük olduğu için. Ben biraz fevriydim. Çünkü babadan gelen bir şiddete meyilliydim. Bana yapılmaya yeltendi, orada. Ama başarılı olamadı. Çadırda kalıyorduk beraber, yan yana yatıyorduk, benimle aynı yaşta bir çocukla, ama orada güçlüydü konum olarak. Yeltendi, ama ben ona vurunca vazgeçti. Bir daha da asla bulaşmadı bana.

Bu yurtta kalman sana ne kazandırdı?
Faydasını görüyorsun tabi, sosyalleşiyorsun orada. Ben de bağımlılık yapan şeyler kullandım. Ben yurttan çıkınca ailem beni kabul etmedi. Arkadaşlarım sahip çıktı bana, Paylaşmayı öğrendim onlardan. Şimdi arkadaşlarıma, vatana, millete faydalı olmuşsam bunun faydası olmuştur.

Yurtlarda sizi koruyan birileri var mıydı?

Vardı tabi… Çok sevdiğimiz birisiydi… Yöneticimiz abimiz, babamız gibiydi… (İsim vermek istemiyor)
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bir açıklama yaptı. Koğuş sistemini kaldıracağız, çocuk yuvaları, sevgi evlerine dönüştüreceğiz diye. Bu yetiştirme yurtlarındaki sorunu çözer mi sence?
Bu çözüm değil. Sonuçta her halükarda bu çocuklara birileri bakacak. Nasıl olacak ki? Çözüm… İlk önce toplumun eğitilmesi lazım. Çoğu aile yuvaya çocuklarını ‘benim çocuğum devlet memuru olacak’ garantisiyle gönderiyor. Bunlar her halükarda olur. İstediğin kadar kamera koy. Bir şekilde onu kapatırsın onu. Yurt çocuğu dediğin o kadar uyanık ki tahmine bile edemezsin.

-ZORLA BİR AVUÇ TUZ YEDİRİLİYOR-

Bu şiddet, cinsel taciz konusunda özellikle bakıcıları suçluyorsun anladığım kadarıyla…

Gece bekçileri özellikle yatmadan önce dediğim gibi zorla… Yemiyorsa döverek tuz yediriyor mesela. Çocuk yemek istemiyor ama zorla bir avuç tuz yediriyor işemesin diye. Gece bekçisi zaten genellikle bir kişi oluyor. Bütün grupta zaten işeyenler belli. Genelde onlara yediriliyor, yemeyenler zorla yediriliyor ve döverek yapıyorlar bunu. İşediği zaman da yine dayak.

Tuzu zorla yediren kim?

Gece bekçisi… Tabi şiddet görüyor, şiddet uyguluyor. Uyumayanlar için bir kişiyi belirliyordu kendisi ajan olarak. O gece bekçisine uyumayanların ismini veriyordu. Çocuğuz sonunda, şımarıyoruz bazen, uyumuyoruz tabi ki. Televizyonu açıyoruz. O da odasına çağırıyor orada uyumayanları dövüyordu.

En çok uygulanan şiddet yöntemi neydi peki?

Genellikle tokat atıyorlardı. Ya da medyaya yansıyan o görüntülerde olduğu gibi birbirimize tokat atıyorduk. Yavaş attın olmadı bir daha…

-DAYAK SOPASININ ADI HAYDAR-

Bu gece bekçisi ya da bakıcının sizlere yönelik uyguladığı şiddeti soruyorum. Herhangi bir araç kullanıyorlar mıydı?
Tabi… Hortumdan bahsetmiştim size… Sopa var. O sopanın ismi bile var (Haydar) diye. Yeri geliyor yemek kepçesiyle dayak yiyorsun. Hatta kendilerine bunun için özel hortum bile yapmıştı bir bekçi… Sorun yaşadığı çocuklara…

Çok dayak yedin mi?

Eeee ben genelde fazla yemedim bakıcı ve gece bekçisinden ama en fazla çocuklar tarafından dayak yedim.

–YATAĞINI ISLATMIŞSAN ŞİDDET-

Bu anlattıklarından beni en çok şaşırtan söylemlerinden birisi bu iç çamaşır kontrol meselesi. Çok etkilendim bundan. Küçük bir çocuğun iç çamaşırını kontrol edip, dayak atmak…

Bu olağan hale gelmişti artık. Sabahları ve her akşam sesini duyunca hazır ola geçiyorduk. Çamaşırın kirlenmişse dayak yiyordun orası kesin. Ama ben biraz uyanıktım. Atlet külot dolabı kilitliydi. Kirlendiyse ben oradan çekiyordum temizi, kirlisini atıyordum aşağıya. Ya da yatağı ıslatmışsam orada bulunan boş yataklardan birinin döşeğini alıp, kendi ranzama koyuyordum, kirli olanı oraya koyuyordum. Külot şiddeti beni külot giymekten soğuttu valla.

-ÇOCUKLARIN SEVDİĞİ YÖNETİCİLER YURTTAN GÖNDERİLİYOR-

Son olarak senin söyleyeceğin bir şey var mı?

Benim anlamadığım bir şey var. Çocukların sevdiği kişiler yurttan gönderiliyor anlamsız bir şekilde. Çocukların sevdiği kişiler de genellikle hani bilmem belki bu siyasete giriyordur, ama hükümete yakın olmayanlar gönderiliyor.
Yurtlar denetleniyor mu? Müfettişler geliyor mu?

Denetleniyor ama onlar gelince herkesin haberi oluyor zaten. Haberi olduğu zaman da neyi görecek ki müfettiş? Şu gün müfettiş gelecek deniyor, aynı askeriyedeki gibi. Her taraf toplanıyor, düzeltiliyor. Yeni şeyler dağıtılıyor. Müfettiş gittikten sonra yeni şeyler toparlanıyor. Ben hiçbir arkadaşımdan ‘Müfettiş benimle konuştu’ dediğini duymadım, olsaydı duyardım. Ya da müfettişler çağırmıyordur çocukları, çağırsa çocuklar mutlaka konuşur.

-AİLE BAKANI’NA ÇAĞRI-

Yetiştirme yurdu ya da çocuk yuvalarının bağlı olduğu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’a bir çağrı yapmak isteseydin, ne derdin?

………….. (Düşünüyor) Bir müfettiş gidiyorsa eğer önceden kimsenin haberi olmamalı. Ne bileyim bu müfettiştir ama oraya öğretmen olarak atanmıştır, ya da bağış yapanlar olarak gelebilirler. Habersiz bir şekilde. Müfettiş orada bakıcı olarak gözükse… Böyle olduğu takdirde çocuklar mutlaka konuşur. Şiddet biter mi? Şiddet eğitimle biter. Müfettiş oraya bir temizlik görevlisi olarak da gidebilir. Söylenecek çok şey var, etkisi de çok büyük… Ya toplum da bir nevi şey yapıyor…

Toplum derken…

Toplum, yurdun içine nasıl karışır? Tabi ki karışmıyor ama, Genelde toplum dışlıyor yuva çocuklarını. Biz yuvadan çıkıp, dışarda yuvada kalmayan çocuklarla oynamaya çalışıyoruz ama onların aileleri bizleri onlara yaklaştırmıyor yuva çocuğu olduğumuz için. Bunun ailesi babası yok, yurt çocuğu onlar diye…

Eee biz Hz. İsa değiliz, annemiz babamız var. Elbet belli. Ama şartlar böyle görmüş, ben kendi şartlarımı belirleyemem ki. Sonuçta biz çocuğuz. Olsa bile bu suç mudur? Birinin evine giriliyor kim yapmıştır bunu yurt çocuğu. Biri tecavüze uğruyor, kim yapmıştır yurt çocuğu. Birisi gasp etmiştir, kim yapmıştır yurt çocuğu. Genelde bu kötü şeyleri yurt çocuklarına mal ediyorlar. Artık biz de öyle algı oluştu. Dışarda kötü bir şey duysak biz yapmışızdır diyoruz artık…

Ailemle kalıyorum ama hayatta tek başıma kalıyorum… Bazı şeyler beni ölüm ile hayat arasındaki çizgiye getirdi… Çünkü kimsem yok…

Kaynak: Cnnturk / Murat Aydın

    :

    :

    :

    :

    "Çocuk yurdunda kan donduran şiddet" hakkında Tweetler

    DİĞER GÜNDEM HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete