Bahreyn’e gaz satışını engelledik, Türkiye’de de başarabiliriz

Güney Kore’de silah ticaretine karşı mücadele eden Park: “Son sevkıyata hazırlıksız yakalandık, birlikte çalışırsak gelecekteki göz yaşartıcı gaz satışlarını engelleyebiliriz”
Seungho Park, Güney Kore’de silah ticaretini durdurmak için mücadele veren anti-militaristlerden. Geçen yıl ortaya çıkan ve bu yıl gerçekleyen Türkiye’nin Kore’den 50 milyon TL maliyetle 1,5 milyon gaz fişeği alımına karşı yürütülen kampanyanın da örgütleyicilerinden biri olan Park geçen hafta İstanbul’daydı. Kendisiyle hem Kore’deki militarizmi hem de Türkiye’ye gaz satışının engellenmesi üzerine konuştuk:

Kore’de silah ticareti karşıtı mücadeleye nasıl dahil oldunuz?

Hayatımda en büyük etkiyi yaratan kişi George W. Bush’dur. 2. Irak Savaşı’nda Kore’nin Irak’a asker göndermesiyle birlikte buna karşı bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Üniversiteden mezun olunca 4 yıl Af Örgütü'nde çalıştım, bir yıl önce de Kore’de Weapon Zero ağındaki aktivistlerle birlikte World Without War (WWW - Savaşsız Dünya) örgütünü kurduk ve bir yıldır orada çalışmalar yürütüyorum.

Savaştan kâr eden şirketleri inceleyip ifşa ediyoruz. Kore’de misket bombası üreten şirketlerin en büyük yatırımcısının devletin emeklilik fonu olduğunu ortaya çıkardık ve insanlar misket bombalarının kendi paralarıyla finanse edildiğini görünce bu üretime daha fazla tepki gösterdi. Ayrıca Türkiye ve Bahreyn gibi baskıcı rejimlere göz yaşartıcı gaz ihracatını durdurmak için kampanyalar yapıyoruz.

Kore toplumu, satılan gazların burada nasıl kullanıldığından, bunun sonuçlarından haberdar mı?

Evet. Türkiye’ye milyonlarca gaz fişeği satan bir ülke olmak bizim için bir utanç kaynağı. Gaz aldığınız diğer ülkeler için bu böyle olmayabilir ama eylemcilere karşı kullanılan göz yaşartıcı gazların Kore tarihinde büyük önemi var. Kore’de başına gelen gaz fişeği kapsülü nedeniyle ölen iki genç Kore toplumunu ve tarihini derinden etkiledi.

İlki 1960’lardaki öğrenci protestoları sırasındaydı ve bu ölümün ardından protestolar şiddetlendi, iktidar el değiştirdi. İkincisiyse 1980’lerdeki demokratikleşme eylemleri sırasında öldü.

Benzer bir şekilde, o gencin ölümü Kore toplumunun iktidara karşı tepkisini artırdı ve uzun mücadelelerin ardından diktatörlük son buldu. Bu tepkileri dikkate almak zorunda kalan polis, yasalar gaz kullanmalarına izin verse de 1990’lardan itibaren molotof kokteyli kullanılmayan eylemlerde göz yaşartıcı gaz kullanmıyor.

Kendi ülkemizde bunun kullanılmasını engellemeyi başarmışken Türkiye ve Bahreyn gibi ülkelere satılması da Kore halkının tepkisini çekiyor. Bu tepki sayesinde Bahreyn’e gaz satışı engellendi.

Neden Türkiye için engellenemedi?

Bahreynliler kampanyalarını dünyaya duyurmak için çok uğraştı, Kore’ye gelip milletvekilleriyle ve sivil toplumla görüştüler, yalnızca Kore değil, diğer gaz satıcısı ülkelerin de satışını engellemek için çok çaba harcadı. Türkiye’deki gaz karşıtları ise böylesine uluslararası bir kampanya örgütleyemedi.

Bu nedenle Kore’deki yetkililerin 2014 başında Bahreyn ve Türkiye için iptal ettiği ihraç izni 2014 Kasım’da Türkiye için tekrar çıkarıldı ve bu yılın bahar aylarında 1.5 milyon fişeklik sevkıyatın tamamı Türkiye’ye teslim edildi. Türkiye’ye gaz satışını öğrendiğimizde önümüzde bunu engellemek için çok az zaman vardı.

Hem Kore’nin kendi gündemi çok yoğundu, hem de insan hakları savunucuları başka kampanyalar ile meşguldü. Bu yüzden örgütlediğimiz kampanyanın etkisi fazla olamadı. Fakat bundan sonraki süreçte birlikte örgütleyeceğimiz kampanyalarla gelecekteki sevkıyatları engelleyebiliriz.

Bundan sonrası için ne yapılabilir?

Uluslararası dayanışmanın büyük önemi var. Kore’de hiçbir hükümet göz yaşartıcı gaz nedeniyle utanç verici bir duruma düşmek istemez. Hükümet, uluslararası basındaki haberleri çok ciddiye alıyor. Bahreyn’in kampanyası bu sayede sonuca ulaşmıştı. Silah ticareti uluslararası, biz de uluslararası hareket etmeliyiz. Türkiye ve Kore’deki hareketler birbiriyle yakın ilişkide olursa daha büyük kampanyalar örgütleyebilir. Biz de bunu hedefliyoruz.

Kore’de yaşadığımız bir diğer sorun da bu konuda bilgilere erişmenin çok zor olması. Bilgi edinme hakkı kapsamında başvurduğumuzda bir yanıt alamıyoruz. Yalnızca milletvekilleri, konuyu meclise taşıdıklarında bazı cevaplar alabiliyor ve bunları kampanyalarımızda kullanıyoruz.

Türkiye’de de bilgi edinmek çok zor bir iş. Bu nedenle göz yaşartıcı gaz ticaretine dair bilgiler bize bazı kaynaklardan ulaştığında harekete geçmek için çok geç kalmış olabiliyoruz. Ama yine de elimizden geleni yapmalıyız.

Örneğin biz Kore’de bir yasa çıkararak göz yaşartıcı gaz ihracatında insan haklarına dair kriterlerin dikkate alınmasını, Türkiye ve Bahreyn gibi ülkelere satılmamasını sağlamak istiyoruz.

Türkiye ile Güney Kore arasında tarihi olarak özel bir ilişki var. Türkiye’nin Kore savaşına asker yollamasından beri hükümetlerimiz kardeş ülke olduğumuzu söylüyor. Bu ilişkiyi her zaman hükümetler kullanıyor ama biz de kampanyalarımızda bunu kullanabiliriz. Çünkü ülkelerimiz arasındaki silah ticaretleri halkların faydasına değil.

Bu kardeşlik tanımına dair de çekincelerim var. Birbirimizi kardeş olarak ilan ediyoruz ama bu kardeşlik savaşı ve çatışmayı temel alıyor. Bir öteki, Kuzey Kore üzerinden oluşturuluyor. Oysa biz iki halk olarak iktidarların çizdiği sınırlara da karşı çıkmalıyız diye düşünüyorum.

Vicdani ret yok, militarizm her yerde

Güney Kore’de hükümetin silahlanma harcamaları ve güvenlik politikalarında Kuzey Kore’nin nasıl bir etkisi var?

Güney’in hükümeti silahlanma harcamaları, militarist uygulamaları ve güvenlik politikaları için her zaman kullanabileceği bir bahaneye sahip: Kuzey Kore. Ne zaman toplum bunlara itiraz edecek olsa “Kuzey Kore” diyerek halkın rızasını almayı başarıyor hükümetler. Şimdi de aynı bahaneyle 40 adet F-35A savaş uçağı ve füze önleme sistemleri alacaklar ABD’den. Bu silahlanma yarışını durdurmak için Güney Koreli savaş karşıtları olarak mücadele ediyoruz.

Güney Kore’de vicdani retçilerin son durumunu anlatabilir misiniz?

Güney Kore’de her erkek 21-24 ay arası askerlik yapmak zorundadır. Güney Kore zorunlu askerliğin en sert şekilde uygulandığı ülkelerin başında geliyor. Büyük kısmı Yehova’nın Şahidi (eline silah almayı reddeden bir din) olmak üzere şu anda 700 vicdani retçi var hapiste. Fiziksel veya psikolojik sağlık sorunları nedeniyle rapor almak da neredeyse imkânsız. Ülkede azalan genç nüfus nedeniyle tüm erkekleri askere almak istiyorlar.

İsrail’deki gibi kadınları askere alma düşüncesi oldu mu hiç?

Hayır, olmadı. Güney Kore’de hâkim olan militarist kültürün de etkisiyle kadınlar birer özne olarak değil, “korunması gereken nesneler” olarak görülüyor. Bu kültürün kadınların toplumdaki rollerini etkilediğini söyleyebilirim. Kadınlardan beklenen şey anne olmaları. Özellikle anti-militarizm savunucusu kadınlara “Sen askerlikten ne anlarsın” gibi yorumlar yapılıyor. Derneğimizin anti-militarist çalışmalarını eleştirmek için telefonla arayanlar, telefonu kadın üyelerimiz açtığında “Orada konuşabileceğim bir adamı bağla” diyor. Kadınları bu konuda muhatap bile almıyorlar.

Bahsettiğiniz militarist kültürün toplumda başka nasıl etkileri oluyor?

Diktatörlük döneminden beri iktidarlar toplumu kontrol etmek için militarist bir kültür dayatıyor. Aslında tüm Kore toplumu askeri bir toplum olarak tasarlanmış, toplum ordunun devamı gibi. Okullar militarist kültürün empoze edildiği alanların başında geliyor. Örneğin ordudaki gibi kolektif cezalandırma sistemi var okullarda, yani bir kişi yaramazlık yaptığı zaman yalnızca o birey değil, tüm sınıf cezalandırılıyor. Ortaokul ve lisede müfredatın bir parçası olarak çocuklar tahta silahlarla ve kamuflaj kıyafetleriyle askeri eğitim alıyordu yakın zamana kadar.

İş dünyasında da terfi sistemi askeriyedekine çok benzer bir şekilde işliyor. Toplumda ordu bir tabu.

Kaynak: Onur Erem / BirGün

    :

    :

    :

    :

    "Bahreyn’e gaz satışını engelledik, Türkiye’de de başarabiliriz" hakkında Tweetler

    DİĞER GÜNDEM HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete