Çaresizlik

14 Ocak 2015 - 14:22
Yazmak için konu önerileri alıyorum. Bana önerilenler arasında, üzerine yazmayı en zor bulduğum konu çaresizlik oldu. Çünkü çaresizlik en yaygın durum ve duygu iken toplumda en az dışa vurulanı ve varlığı en az kabul edileni. Tutunamayanlar ve kaybedenler dışında kimse çaresizliği ile yüzleşmiyor. Bu yüzleşmeyi yapamayanlardan biri de benim. Ama yine de yazmayı deneyeyim.

Çaresizliğin birçok boyutu var. Örneğin düzenin yarattığı çaresizlik, ve insanın kendi çaresizlik hissi ve durumu. Düzenin yarattığı çaresizlik açıklaması en zor olanı. Düşünün ki sizin için her şey önceden düşünülmüş. Kimi, nasıl, ve ne şartlar altında sevmeniz gerektiğine dair bir çok toplumsal ezberler var. Toplumsal ezber olmasa bile arkadaşlarınız ne düşünür diye düşünüyorsunuz bu konularda. Öncelikle kendinize bir değer biçiyorsunuz. Sonra piyasa değerinize bakıyorsunuz. Görüyorsunuz ki sizin tip yüzde 85. Diyorsunuz ki benim bulacağım tipin skoru yüzde doksan olsun. Bunların ötesinde yan faktörler olarak iyi huylu olsun, işi olsun, ilginç bir insan olsun sıralıyorsunuz. Ama yüzde doksan da diyor ki yüzde 85'e tav olmayayım. Herkesin zihinde bir yüzdeye dönüştüğü, toplumsal ezberlerin kişisel seçimler sanıldığı ortamın çaresizliği çok derin bir çaresizliktir. O kadar derindir ki kimse balığın suyu fark etmediği gibi çaresizliğini fark etmez. Düzendeki çaresizliğin temelinde tahmin edileceği gibi olasılıkları zorlayan aşk hikayeleri, arkadaş böbürlenmeleri, statü kaygıları ve ego hassasiyetleri vardır.

Düzeni takmayan insan da çoktur. O nedenle bu tür çaresizlikler yaşamayanlar oluyor. Kişisel çaresizlik de var ama. Onun hatta iki türlüsü var. Bir çaresizlik durumu. Mesela yetenekleriniz, geliriniz, düşünce sisteminiz, çevreniz izin vermeyebilir seçimlerinize. Bu da bir çaresizlik durumu yaratır sizin için. İkinci bireysel çaresizlik ise bir histir. Herkesin günümüzde kendine hassas yaşadığını biliyorsunuz. Hepimiz hayal kuruyor ve planlar yapıyoruz. Çoğunlukla diğer insanlar planlarımızda piyon. Çünkü çoğumuz planlarımızı insanlarla degil insanlara rağmen yapıyoruz. Yalnızlık bunu gerektirir. İstediğimiz şekilde seçiyor konumlandırıyoruz başkalarını planlarımızda. Ama insanlar atom tanecikleri olmadıkları için uzay bilim prensipleri detaycılığı ile yaptığımız kurallara uymuyorlar. Neden mi? Çünkü bir araya gelip planlarımızı karşılaştırmıyoruz. Sonra bakıyoruz ki bizim evdeki hesaplar çarşıya uymamış. Biz seviyoruz onlar aşık oluyor. Biz arkadaş diyoruz onlar evlenmek istiyor. Biz evlenmek istiyoruz onların derdi eğlenmek. Durum böyle iken ve egolar bu kadar hassas iken kelime seçimleri yıkıcı olabiliyor. Ben senin için aynı şeyi hissetmiyorumlar. Seviyorum ama aşık değilimler. Seni kafamda başka bir yere koydumlar. Beraber olmak istiyorum ama bağlanmak istemiyorumlar. İşte bunlar hep irili ufaklı çaresizlik hislerimiz oluyor aradan geçen zamanla. Cerrah neşteri ile deşip irdeliyoruz her cümleyi. Neden? Nasıl? Reddedilen tarafsak nasıl bu kadar değersizleştirebilir sevdiğim birisi beni? Buna neden maruz kaldım? Başka türlü olabilir miydi? Binbir türlü beyhude soru geliyor aklımıza ama yanıtları her dakika değişiyor. Farklı farklı bağlantılar kuruyoruz. Görüyoruz ki onlarca, yüzlerce veya binlerce insandan daha az şey ifade ediyoruz karşımızdakine. O kadar sevilmiyoruz. Hatta daha acısı yanlış bir yatırımdı sevmek diye düşünüyor insan. Kim harcanabilir olmak ister ki? Ama bu tür deneyimleri sandığınızdan da çok insan daha fazla sayıda yaşıyor. Oscar Wilde'ın Gül ve Bülbül hikayesindeki aşık gencin durumuna düşmeyenimiz azdır.

Bu kargaşada bir de rekabet var çaresizler arasında. Her biri boş sandığa oturmuş milyonlarca çaresiz düşünün. Hepsi bir ağızdan bağırıyorlar: Benim sandığımda çok güzel ilişkiler var. O zaman çok daha yalnız hissediyorsunuz kendinizi çünkü sizin sandığınız boş. Sanıyorsunuz ki siz yalnızlığımızda yalnızsınız. Ve herkesin gerçekten sandıkları dolu. Oysa herkes aslında en sıcak ailede, en derin sevdada bile yalnızdır.

Herkes sandığım dolu dediği için sandık doldurma yarışına giriyorsunuz ve bu yarışta  size bir sayma ihtirası geliyor. Çünkü her yarış bir kumardır. Bu sandığa kaç kişi, kaç ilginç anı, kaç macera, kaç romantik fetih tıkarım? Sayılarınız gün geçtikçe artıyor. Sandığa girenler kadar girmeyenler de övünç kaynağınız. Çünkü siz o kadar büyük bir aşk böceğisiniz ki sandığınız dolmuş taşıyor. Her milletten her cinsten en az beş tane. Arkadaşlarınız da size ne kadar başarılı olduğunuzu söylüyorlar sürekli. Her iltifat küçük bir hediyedir. Her hediye de ahmaklığımızın inşaatında bir temel direği.

Avlana avlana bir süre sonra kendinizi Yunan mitolojisinde sanıyorsunuz. Çünkü sandığınızdaki anılar artmış oluyor. Ama bu süratle fark etmiyorsunuz ki anılar sandıkta degil sizin kafanızda. Bir gün yine benim sandığımda çok güzel şeyler var diye bağırdığınızda sandığınız boşum ben der gibi yankı yapıyor. Anılarınız da artık yalnızlığınızı yenmiyor. Hatta bir gün bakmışsınız ki bir başkası sizi reddetmiş, sandığında yer kalmadığı için almamış. Üstelik de arkadaşlarına şebek etmiş sizin çaresizlikle yazdıklarınızı göstererek.

Tebrikler işte o an insanların büyüyerek küçülen, artarak azalan ve aynı zamanda küçülürler büyüyen ve azalırken artan tek canlı türü olduğunu anlamaya çok yakınsınız.  Peki anlıyorsunuz da ne oluyor? İki farklı şey olabilir. Toplu ezberlerimizin toplu yalanlarını çaresizliğimizin ve yalnızlığımızın toplu mezarlarına gömeriz, en kötü ihtimalle.

Ama ben bu ihtimali sevmiyorum. O nedenle sizi bir umut ile bırakayım. Yalnızlığın ve çaresizliğin zorluğuna rağmen, ve belki de bunların verdigi olgunluktan, çaresizler ve yalnızlar hayata sevgi, cesaret, dürüstlük, sorumluluk, ihtiras, akıl ve yaratıcılık ile bağlanabilirler. Yeter ki kendisine acımaktan çaresizliğimize çare bulamayan egomuzu göz ardı etmek yerine onu tanıyalım. Egomuzu sevmemiz gerekmiyor ama tanımamız önemli. Çünkü bizde iz bırakan ve iz bıraktığımız daha anlamlı ilişkiler kurabilmek için egomuz, aklımız, duygularımız, olanaklarımız ve olanaksızlıklarımız arasında mekik dokumamız gerekecek, her birimiz bu kadar çaresiz ve yalnızken üstelik.


    :

    :

    :

    :

    "Çaresizlik" hakkında Tweetler
    YAZARIN DİĞER YAZILARI