Soru sorma sanatı

17 Mart 2015 - 6: 0
Bir soru her zaman yanıtından değerlidir. Çünkü bir soru birçok yanıta götürür. Tek soru ile binlerce yanıta ulaşabilirsiniz. Kimin, nerede, nasıl ve neden yanıtladığına bağlı olarak aynı soru birçok şekilde yanıtlanabilir. Bazı sorular sırf sormakla kalmaz aynı zamanda görüş bildirir, düşündürür, sınırları ve kuralları değiştirir. İyi bir soru düşünce ve sistemleri değiştirip sarsabilir. Bu nedenle soru kimin ve neden sorduğuna bağlı olarak farklı ilgi ve tepkiler çeker.  

Ancak soru sormak kolay bir iş değildir. Bazen en basit görünen sorular en etkin sorulardır. Ne, nasıl, neden, nerede, ne zaman gibi temel sorularla başlamak mümkün. Ama öncelikle bir merak gerekiyor. Etkin bir soru için herhangi bir konuyu merak etmemiz yeterli. O konu, söz, yazı, düşünce veya kavramı alıp değişik sorulara tabi tutarak başlayabiliriz.

Diyelim ki bir merakınız var. Bunu soruya dönüştürmeden önce bir süreçten geçirmenizde yarar var: Bunu neden merak ediyorum? Bu merakın sonuçları ne olabilir? Soruların sonuçlarına katlanabilir miyim? Başkaları için sonuçları ne olabilir merakımın? Bu ahlaki sorgulama sürecinden sonra eğer merakımızı soruya dönüştürüp dillendirmemizin faydası zararından çok ise sorumuzu oluşturabiliriz.

Ama sorumuzu oluşturmadan önce fayda ve zarar meselesi üzerine biraz daha düşünelim. Soru sorma isteği, gerçeğe ulaşma ihtiyacımızın, test edilmemiş inançlarımızı koruma ihtiyacımızdan daha fazla oldugunu varsayar. Hepimiz gerçekliğe inançlarımız kadar değer vermeyebiliriz. Dolayısı ile gerçeklikle olan ilişkimiz ve gerçeklik ihtiyacımıza göre tavır alırız inançlarımızı değiştirebileceğini düşündüğümüz sorulara. Bazen sorular kazanır, çünkü gerçeği öğrenme ve anlama ihtiyacımız inançlarımızdan dogmatik fikirlerimizden önemlidir.  Ama bazen soru sormak yerine varsaymayı, inanmayı tercih ederiz. Hatta sorulardan kaçınırız. Her şeye rağmendir inancımız. İnanma ve inandırma ihtiyacı ağır basanlar için soru bir hakarettir, soru soran insan ise kaçınılması gereken bir haindir. Gerçeklerden kaçmayan meraklı insanlar için ise soru bir hediye, soru soran ve sorgulayan insan ise sizi bildiğiniz yoldan çıkarıp, size yeni yollar bulmakta yardımcı olan bir yoldaştır.

Yoldaş kelimesini kullandığım için siz halay ve zılgıt pozisyonuna geçmeden konuya döneyim. Diyelim ki soru sorma ihtiyacımız ağır bastı inanma ihtiyacımıza ve bir soru sorduk. Soruyu tabii ki önce kendimize sorarız ve kısmen de olsa yanıtlarız kendi sorularımızı. Yanıtımız tatmin etmiyorsa bizi, dışarıda aramaya başlayabiliriz yanıtları. Soru sırf insanlara sorulan bir şey değildir. Sorumuzu fikirlere, düşüncelere, maddelere ve inançlara da sorabiliriz. Tabii ki yanıtı gözlemlerimizle aramak amacıyla kendimize sorarız bu soruları. Sorumuzu insanlara sormak da mümkün. Ama insanlara sorulan sorular aslında en az güvenilir olanlardır. Çünkü insanların eylemleri ve söylemleri, olmak istedikleri ve oldukları arasındaki fark sorulara aldığımız yanıtları kim, nasıl ve neden bu şekilde yanıtladı diye tekrar sorgulamamıza neden olur. Soranın ve yanıtlayanın kim olduğu, içinde bulundukları durum gibi birçok durumsal faktör yanıtları etkiler ve değiştirir. Ayrıca yanıtlar hep değişir. Kaynağınız tek olsa bile yanıt değişir her sorduğunuzda ki birçok kaynaktan bir tek soruya yanıt topladığınızı düşünün. Gerçekliği ararken çöplüğe düştüğünüzü fark edersiniz.

Sorularımıza aldığımız yanıtları gerçeklik diye kabul etmemiz yanlış olur. Onun yerine yanıtları ilişkisel bir süzgeçten geçirmekte ve tek kaynağa ve tek sefere bağlı kalmamakta yarar vardır. İlişkisel süzgeç ne demek? Aldığınız yanıtları, soruları soran, yanıtlayan ve her ikisinde de içinde bulundukları durumu, ilişkilerini, çıkarlarını, endişelerini, inançlarını, hayallerini ve gerçeklik ve inanma ihtiyaçları ile ilişkilerini düşünerek yorumlamanız gerekir. Sıkıldınız değil mi? Evet soru sormanın en külfetli ve en zor tarafı aldığınız yanıtları gerçekliğe ulaşmak için etkin ve eleştirel düşünmektir. Eleştirel düşünmek de kendi zihnimizin kalıplarına, kendi gözlemlerimize, başkalarının düşünce ve fikirlerine sağlıklı bir mesafede durarak mümkün olur. Sağlıklı mesafeyi belirlemek için ise başarısızlıktan korkmadan deneyim edinmeye başlamak şarttır.

Bazen durum o kadar girift ve çetrefillidir ki yanıtın gerçeklik ile bağlantısını bulmanız zor olur. Bazen hayaller, umutlar, varsayımlar ve inançlar gerçekliği görmemizi engeller. Hepimiz gerçekliğe aynı ölçüde değer vermeyiz. Bazılarımız için umut gerçeklikten, hayal etmek anlamaktan çok daha önemlidir. Bu durumda sorularımız ve bulduğumuz yanıtları umudumuzu ve hayallerimizi sorgulamak veya değiştirmek için değil perçinlemek için kullanırız. En küçük delilde umut görür, en kısa sözle sorgulamadan inançlarımızı pekiştiririz.

Hayal kurmaya meyilli olanlarımız için tek önerim sorulardan ve yanıtlardan korkmasınlar. Çünkü etkin bir soru bir umudu öldürebilir ama tüm umutları öldürmez. Aksine daha gerçekçi ve gerçekleşebilir umutlara yönelmemizi sağlar. Gerçekliğe bağlı arkadaşlar da belki hayal kurmanın da önemli olduğunu takdir edebilirler. Bazen elimizde yalnızca hayal ve umut kalıyor çirkin gerçekleri güzel geleceklere dönüştürebilmemiz için.

    :

    :

    :

    :

    "Soru sorma sanatı" hakkında Tweetler
    YAZARIN DİĞER YAZILARI