Davos Fatih'i

32 farklı ülkeden 663 aktivist vardı, kimlik kontrolü yapsan bu kadar denk getiremezsin, sadece Türkler öldürüldü! Tüm bunlar yaşanırken bir yanda, selamünaleyküm dediği için Müslüman zannedilen Obama vardı, beri yanda Davos Fatihi vardı.
Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil bugünkü yazısında, Obama'nın göreve gelmesiyle başlayan Davos kriziyle devam eden, Mavi Marmara ile süregelip Rus uçağının düşürülmesine kadar tüm süreci ele alan bir yazı kaleme aldı.

2009'da Amsterdam'a iniş sırasında piste çakılan THY uçağında ölen FBI ajanlarını ve taşıdıkları gizli belgeleri soran yazar, tüm bunlar tesadüf mü diye sordu.

İşte o yazı...

20 Ocak 2009.
Obama yemin etti.
Beyaz Saray'ı resmen devraldı.

10 gün sonra…
30 Ocak 2009.
Van münüts patladı.

Davos'ta Ortadoğu Barış Modeli adıyla panel düzenlendi, asrın liderimiz “van münüts” dedi, yanında oturan İsrail cumhurbaşkanına “çocukları nasıl öldürdüğünüzü biliyorum, siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye bağırdı, moderatörün elini ittirdi, “benim için bitmiştir, daha da gelmem Davos'a” diyerek yürüdü gitti.

Bush'tan Obama'ya geçişle birlikte, Türkiye'nin yeni rolü belli olmuştu. Bi van münüts… Arap dünyasının yeni Nasır'ı oluvermişti.

Hem İsrail'den madalyası vardı, hem de İsrail'e fırça kaydığı için kahraman ilan edilmişti. İstanbul'da “Davos Fatihi” pankartıyla karşılandı.

Aslında… Davos programında böyle bir panel yoktu. Sürpriz şekilde programa dahil edilmişti. Peki, bu sürpriz panelin düzenlenmesini kim istemişti? Bizzat asrın liderimizin istediği ortaya çıktı!

Türk heyetinin Davos'taki organizasyonunu kim yapıyordu biliyor musunuz? Ahmet Davutoğlu yapıyordu! O zamanlar büyükelçi sıfatı taşıyordu, perde arkasındaydı. İyi iş başarmıştı. Ödüllendirildi. Van münüts'ten üç ay sonra, milletvekili bile olmamasına rağmen, dışişleri bakanı yapıldı!

25 gün sonra…
25 Şubat 2009.

128 yolcu yedi mürettebatla İstanbul'dan havalanan THY uçağı, Amsterdam'a inişi sırasında pist başındaki tarlaya çakıldı. Üçü pilot dokuz kişi hayatını kaybetti, öbür yolcular enkazdan yürüyerek çıktı.

İrtifa cihazı arızalanmıştı. Uçak 594 metre yüksekteyken, arızalı cihaz iki metreye inmiş gibi göstermişti. Otomatik pilot da, iki metredeyiz diye gazı kesmişti. Kaptan pilot müdahale etmeye çalışmıştı ama, aniden gazı kesilen uçak toparlayamamış, gövde üstü yere yapışmıştı.

Sonra?
Ekstra tuhaf olaylar yaşandı.

Uçağın enkazı balina gibi yatıyor, yaralı yolcular yürüye yürüye çıkmaya çalışıyor, kimse yardıma gitmiyordu. Sağlık ekipleri bile aprona girmiyordu. Çünkü… Uçağın çevresi FBI ajanları tarafından sarılmıştı! Silahlı Amerikalı ajanlar, kuş uçurtmuyor, kimseyi aprona sokmuyordu. Hatta… Schiphol havalimanında görevli bir THY personeli, yaralılara yardım etmek için piste koşmuş, yakasında aprona giriş kartı olmasına rağmen, Amerikalı ajanlar tarafından durdurulmuş, yere yatırılmış, kelepçelenmiş, bir saat boyunca depoda gözaltında tutulmuş, sorgulanmıştı.

Yaklaşık bir saat boyunca aprona kimse alınmadı. Neler oluyordu?

Bir saat sonra anlaşıldı… Yolcuların sekizi Amerikan vatandaşıydı, Boeing şirketinde çalışıyor görünüyorlardı ama, CIA ajanıydılar!

Sekiz ajandan dördü ölmüştü.

Türkiye'deki işleri bitmiş, Amsterdam üzerinden Seattle'a gidiyorlardı, dizüstü bilgisayarlarında “askeri sırlar” vardı, “yeni bir radar sistemine ait planları” taşıyorlardı.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

    :

    :

    :

    :

    "Davos Fatih'i" hakkında Tweetler

    DİĞER GÜNDEM HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete