Ergenekon, Şike ve 17-25 hukuk mu kumpas mı?

22 Nisan 2016 - 09:46
Haftaya Fenerbahçe'ye "şike davası" açan ve açılmasına vesile oluğu iddia edilenlerin gözaltına alındığı haberiyle başladık. Haftasonuna doğru da Yargıtay'ın "Ergenekon" davasını bozduğu haberini aldık. Yani, bugünlerde yine bir şeyler oluyor. Kafalar yine, yeniden karışıyor...
 
Peki kafalar neden karışılık? Çok basit. Davalar, hukuki olmazsa, doğal olarak yorumlar da hukuki olmayacaktır. Ve maalesef özellikle son 10 yıldır açılan davaların hemen, hemen hiçbirisi hukuki değildi. Kısaca hatırlayalım.
 
"Ergenekon" Davası, 
1- "Ergenekon Örgütü" ismi, ilk olarak Can Dündar ve Celal Kazdağlı'nın 1997 yılında yazdığı kitapta geçti.
2- Daha sonra 2001 yılında bir dolandırıcılık soruşturması kapsamında gözaltına alınan sözde gazeteci Tuncay Güney'in ev ve işyerinde yapılan aramalarda bulunan belgelerle geçtiği iddia edildi. Ve Tuncay Güney önce itirafçı oldu. Sonra da ülke dışına çıkarılıp Kanada'ya Haham yapıldı.
3- 17 Mayıs 2006 yılında, Alparslan Arslan tarafından sonradan Ergenekon Davası ile birleştirilecek olan, Danıştay Saldırısı gerçekleştirildi. Saldırı sonucunda, Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldü, aralarında daire başkanı Mustafa Birden'in de yer aldığı dört üye daha yaralandı.
4- 12 Haziran 2007 yılında Ümraniye'de bir gecekonduda bulunun ve hemen sonra imha edildiği söylenen 27 adet el bombasının "Ergenekon Örgütü"ne ait olduğu iddia edildi. Bu tarihten sonra örgütün adı "Ergenekon Terör Örgütü" (ETÖ) olarak anılmaya başlandı.
5- 20 Haziran 2007 yılında Kuddusi Okkır'ın ETÖ kasası olduğu iddiasıyla gözaltına alınmasıyla operasyonlar başladı. Sonra dalga, dalga operasyon ve gözaltılar başladı. Öyle ki bir torba açılmış ve her şey o torbaya atılmaya başlanmıştı... Ülkücüsü, Devrimcisi, Kemalisti, solcusu, sağcısı, birçok biliminsanı, asker, gazeteci, şirket sahibi, sanatçı ve hatta organize suç örgütü üyesi bu torbaya atıldı. Bir yandan da medya algı operasyonuna başladı. Tapeler, sahte CD'ler ve sehven yerleştirilen telefon numaraları ile bu gözaltına alınanların ne kadar darbeci, millet düşmanı olduğu aylarca çizildi, sayfalarca yazıldı, saatlerce konuşuldu...
6- Hazırlanan milyonlarca sayfalık "belgesi"(!) bulunan 2 bin 455 sayfalık ilk ETÖ İddianamesi, 25 Temmuz 2008 yılında kabul edildi. Süreç içinde, 1 ve 2. Ana dava ile Danıştay Saldırısı, Zirve Katliamı, Cumhuriyet Gazetesi'nin Bombalanması ve karargahevleri gibi davalar ETÖ Davasıyla birleştirildi. 
7- Çok acılı (hasret, hastalık, ölüm ve intiharlarla geçen) süreç sonunda Ağustos 2013 tarihinde karar açıklandı. Mahkeme sanıklara, 18'i ömürboyu olmak üzere çeşitli cezalar yağdırdı...
 
Ergenekon Davası'nın gerekçesi, derin devleti deşifre etmek, faili meçhul olayları aydınlatmak yani devletin bağırsaklarının temizlenmesiydi.
Peki bağırsakları temizlendi mi? Hayır. Hiçbir faili meçhul aydınlatılmadığı gibi, "faili meşhur"lar eklendi. 
 
Peki, Türkiye'de darbe heveslisi asker , sivil insan var mı? Var tabi! 
Peki, "Ergenekon" diye bir gizli örgüt var mı? Var tabi! 
Adına ister Ergenekon, ister Gladyo, ister Süper NATO, ne dersiniz deyin, bir derin yapılanmanın olduğu ve bu yapılanmanın bir çok yasadışı eylemlere bulaştığı, cinayetler işleyip, katliamlar yaptığı bir gerçektir. Ancak "Ergenekon" kitabının yazarı Can Dündar'ın "Ergenekon Davası"nda tanık olarak verdiği ifadede söylediği  gibi "Benin kitabımda sözünü ettiğim Ergenekon, burada yargılandığınız Ergenekon değildir" 
 
Yani Askeri vesayeti kaldırma, derin devleti deşifre etme ve faili meçhul cinayetleri aydınlatma gerekçesiyle yapılan operasyon, aslında AKP-Cemaat ortaklalığına muhalefet edenlerin cezalandırıldığı bir operasyondu...
 
Ve ne yazık ki sadece Ergenekon'da değil, Balyoz, Askeri Casusluk ve Şike davalarında da olay budur. Yani bahane başka, gerçek amaç başkadır.
 
Gelelim "Şike" Davası'na...
1- Fenerbahçe Spor Kulübü, daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi saltanatçı değil cumhuriyetçi, biatçı değil direnişçi, mandacı değil bağımsızlıkçıdır. Kulübüne gönül verenlerin ezici bir çoğunluğu, Atatürkçüdür. Bu nedenle, "Fenerbahçe Cumhuriyeti" yobaz ve modern saltanatçı-mandacı tayfası tarafından sevilmez...
2- 20 Şubat 2008 günü oynanan Fenerbahçe-Sevilla maçının ertesi günü,  dönemin AKP-Cemaat ortaklığının proje gazetesi Taraf, "Ergenekon Fenerbahçe'de" manşeti attı. Artık, Fenerbahçe hedeftir, hedeftedir...
3- 2010-11 sezonunda Fenerbahçe Şampiyon oldu. 
4- Ve 3 Temmuz 2011 tarihinde düğmeye basıldı. 15 ilde eş zamanlı olarak düzenlene operasyon ile aralarında Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu ve Tamer Yelkovan'ın da da bulunduğu 40’a yakın kişi gözaltına alındı. 
5- Emniyet, 19 maçta şike ve teşvik olduğunu medyaya servis etti. Ve Ergenekon Davası'nda olduğu gibi medyanın algı operasyonu devreye girdi. Olmayan silahlar, hayali para sayma görüntüleri, montajlı tapeler, Aziz Yıldırım'ın emniyet fotoğrafı havalarda uçuştu...
6- 7 Temmuz 2011 Şekip Mosturoğlu dahil 14 kişi hakkında tutuklama kararı verildi. Aziz Yıldırım HSYK, Cumhuriyet Başsavcılığı ve TBMM’ye yargı mensuplarını şikayet etti.
8- 10 Temmuz 2011 Fenerbahçe taraftarı, Topuk Yaylası’na çıkarma yaptı, ardından da Bağdat Caddesi’nden Kadıköy’e yürüdü. Bir sonraki adresleri, Boğaz Köprüsü’ydü. Aziz Yıldırım tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderildi.
9- 14 Temmuz 2011 bjk kupasını iade etti. FB taraftarı, gaza, jopa ve tokmalara rağmen kulübüne sahip çıkmaya devam etti. Taraftarın "Adalete 1 Fener Yak" sloganı ile Aziz Yıldırım'ın "Ne şikesi? Memleket elden gidiyor!" sözleri, davanın simgeleri oldu.  
10- 2 Temmuz 2012 Dava bitti. FB yöneticilerine çeşitli hapis cezaları çıktı.  Kulüp 3. Yıl Avrupa Organizasyonlarına yollanmadı. Aziz Yıldırım, bir yıllık tutukluluktan sonra tahliye edildi. Ancak hukuksal ve demokratik mücadele devam etti.
 
Bu davanın gerekçesi şike ve teşvik çetesini çökertmek yani sporun bağırsaklarının temizlenmesiydi. Temizlendi mi? Hayır! Tam tersine FB cezalandırıldı. Sporda şiddet ve şike arttı. Fenerbahçe otobüsü kurşunlandı. Futbolcusu Mehmet Topal'ı aracına yorgun mermi isabet etti. Futbol seyircisi tribünden kaçtı...
 
Bu ülkede şike var mı? Var tabi. Ama bu davanın konusu "şike" değil. Şike görmek için fazla gerilere gitmeye gerek yok. Son yıla bakın. Hatta son aya, son haftaya bakın:
GS'li bir yıldız futbolcunun FB ile BJK puan puanayken ve henüz FB ve BJK ile maçalarını oynamamışken "Şampiyonluk yarışında BJK daha avantajlı. Çünkü FB'nin bizimle maçı var" demesi, en hafifinden bir hatır şikesi değil midir?
Ya BJK'nin kritik maç yapacağı bir Anadolu kulübünün başkanının "İnşallah BJK şampiyon olur" demesi, nedir?
Ya da bir başka Anadolu kulübünün, henüz matematiksel olarak ilk 4-5'e girmesi mümkünken, "Biz Avrupa hedefimizi gelecek yıla erteledik" deyip, BJK maçına 10 bin BJK taraftarını alacağını açıklaması.... Neyse bunlar başka bir yazımın konusu olsun...
 
Yani, Sporu temizleme gerekçesiyle yapılan operasyon, aslında  yine AKP-Cemaat ortaklığıyla Son Kale Fenerbahçe'yi ele geçirme operasyonuydu...
Cemaatin yaptığı en büyük yanlış da bu oldu. Birçok sivil toplum kuruluşunu, yargıyı ve hatta TSK'yı diz çöktüren Cemaat bu kez sert kayaya çarptı. Yöneticisi ve taraftarıyla dimdik duran FB'yi ele geçiremediler...
 
***
Sonra devran döndü, keser döndü, sap döndü, gün geldi, hesap döndü... 
Ne  oldu da döndü? O güne kadarki "Büyük Torba Davaları" birlikte yürüten iki büyük ortağın arası açıldı. "Kandırıldık" dediler. Biri diğerine 17/25 operasyonu yaptı. Aaaa birden bire iktidar, eski ortağının devleti ele geçirme planını keşfetti. Ergenekon, Balyoz ve Şike davalarının aslında cemaatin birer kumpası olduğunu kabul etti davalar tek tek düştü...
 
Peki 17-25 Aralık Operasyonu neydi? 
17-25 Aralık Operasyonu, cemaatin tek başına AKP'ye karşı yaptığı bir operasyondur. Kumpas mıdır, dava mıdır? Kumpas ise içinde kimler vardır? Dava ise yolsuzluk iddiaları doğru mudur? Bilemiyoruz. Çünkü soruşturma başlamadan bitti. Dava ise hiç açılamadı...
 
***
Adil bir yargılama için yasa yetmez. Evrensel hukuk ilkeleri gerekir. Evrensel hukukun temeli de usüldür. Masumiyet karinesi, delillerin usüle uygun toplanması ve savunma hakkı... 
 
Hukuk "ama"sızdır. "Bazı hukuksuzluklar yapılmış" diye başlayıp "ama..." diye devam eden anlayışlar hukuka uygun değildir. Yani Fenerbahçeli olduğu için "Şike" davasının kumpas olduğunu iddia ederken, siyasi görüşü nedeniyle "Ergenekon" davasının darbe olduğunu savunmak veya 17-25 davasının yolsuzluk ya da kumpas olduğunu iddia etmek ne kadar yanlışsa; siyasi görüşü nedeniyle "Ergenekon"un kumpas olduğunu savunurken sırf Fenerbahçe'nin rakibi diye "Şike davası, kumpas değildir. FB şike yapmıştır" demek o kadar yanlıştır. 
 
Şimdi bu kumpasları kuranlar (veya nereden baktığınıza göre bu davaları açanlar) hakkında soruşturmalar başlatılıyor. Bazıları firari birçok hakim, savcı, gazeteci yargılanıyor ya da yargılanacak...
 
Dileğim, herkes gibi bu kişilerin de evrensel hukuk ilkelerine uygun ve adil yargılanmalarıdır... 
Çünkü esas olan kumpas değil, hukuktur.
Çünkü hukuk, bir gün herkese lazım olacaktır...

    :

    :

    :

    :

    "Ergenekon, Şike ve 17-25 hukuk mu kumpas mı?" hakkında Tweetler
    YAZARIN DİĞER YAZILARI
    https://twitter.com/KarsiGazete