Kabataş Yalanı 5-6 isimin üzerine yapıştıysa da belli bir zihniyetin ürünü olduğu ve yoğun siyasi baskı sonucu düşük zekalı yandaşlarca oluşturulduğu gayet açık.

Bugün gördüğümüz, başlığı malum yerlerde atılmış köşe yazıları da bunu bir kez daha delillendirmiş oldu.

Yalanından veya ‘kullanışlı aptallığından’ dolayı dönüp özür dileyenleri ayrı bir yere koymak lazım. Yanlış anlaşılacak herbir kelimeden onları tenzih etmeli. Diğerleri buyursun istedikleri gibi anlasın, hatta düştükleri duruma oturup ağlasınlar.

Kimse özür dileyerek hatasından dönen bir-iki isimin yüzüne bu ucuz ancak çok tehlikeli yalanı vurmamalı. Konumuz, mecburi de olsa hala bu yalanı savunmak durumunda kalanlar...

Bugün 13 gazeteci Kabataş Yalanı’nı köşesine taşıdı ve hatta yazılarını aynı başlıkla kaleme aldılar. Aynı başlıkla çıkmalarının bir mesajı var. O mesaj “çok üstümüze gelmeyin, talimat Saray’dan” olarak okunuyor.

Bu mesaj çok lüzumlu değildi. Zira 8-10 gazete aynı manşetle çıktığında "sarayın gazeteleri" olduğunuz zaten kamuya malolmuştu. Bu tarz açıklamalara girerek vatandaşın aklını küçümsemek şık olmuyor.

Ancak Kabataş Yalanı’nın ilk imza sahiplerini bu 13 isim arasında göremeyince (4 tanesini) yadırgadım. Diğer yandan akıllara takılan soru; iddianın ilk sahipleri bile Kabataş Yalanı’ndan vazgeçmişken şimdi bu ısrar neden?

Tüm beyin jimnastiklerini bir kenara bırakarak sizin de aklınıza geldiğini tahmin ettiğim cevaba sıçrayalım.

O UÇAĞA BİNMEYE DEVAM EDEBİLMEK İÇİN!

‘Yalancı’ ithamını göze alarak mı? Evet! Kimin umurunda?

Birkaçının milletvekilliği hayali olduğunu da biliyoruz tabi. Peki hayaller suya düşünce DM’den eşe dosta sitem etmek nedir?

O da işin cilvesi.

“Kocam ile aram bozuldu” diyen mi ararsın, “kadınım ya, ondan üstüme geliyorlar” diyen mi ararsın…

Haksızlık da etmeyelim. Genelde bu konularda kadın istismarına başvuran muktedirler bu sefer taşın altına erkekleri itelemiş, iyi de olmuş.

Nedir sizin yalanlarınızdan kadınların çektiği?

İnanmıyorum ki Kabataş Gelini o mide bulandıran yalanları kendi başına uydurmuş olsun. O tuhaf fantezilerin içinde bir erkek aklı yoksa çok şaşırırım. İddia olunduğu gibi Kabataş Gelini bir ajan değilse o ve yanındaki bebeği bu yalanın en büyük mağdurlarındandır. Aşağılık bir akıl, o kadını ve bebeğini ahlaksızca kullanmıştır. Aynı akıl bu yalanı sürdürmek için kadın gazetecileri kullanmaya da devam etti.

Kabataş Yalanı’na sahip çıkılmaya devam ediliyor olmasını sadece siyasi baskı ile açıklamak da eksik kalır. Toplumsal bir baskı var. İnsanlar bu kadar alçakca bir yalanı sindiremedi, sindiremiyor.

Artık canlı yayınlardan kaçmak zorunda kalıyor olmaları “istediğim televizyona çıkarım, hepsi bizim” havalarıyla dolaşan havuz medyası kadrolarının psikolojisini bozuyor. Bunun üzerine kendilerini bu duruma düşüren üst akıla da danışarak bir güç birliği yapma kararı almış olabilirler. 13 köşe yazarından sadece 3’ünün kadın oluşunu “kullanışlı kadınlık” konusunda kadın gazetecilerin gözü açılmışlığı olarak değerlendirmek istiyorum. Bilemiyorum, fazla mı iyi niyetliyim?

Öte yandan olayın sosyolojik sonuçları da var. Gittikçe kutuplaşan toplumda bölünmenin hatlarını keskinleştirme amacı güden Kabataş Yalanı’nın yalan çıkmasına üzülen insanlar var. Kendi siyasi liderinin dediği gibi muhafazakar bir bayanın üzerine idrar yapılmış olmayışına, bunun yalan oluşuna üzülen insanlar…

Birkaç aylık bir bebeğin arabasıyla yerlerde sürüklenmemiş olmasına siyasi çıkarları uğruna en çok kim üzülmüştür, tahmin edersiniz. Yazık, çok yazık…

Fantezi demişken, ne olmuştu Kabataş’da? Aşağıdaki video ile hatırlamış olalım. Malum; 13 köşe yazarı bu eski iddialarına değinmekten pek kaçınmışlar. Yalanın arkasında durun demiyorum. Ama madem durdunuz, hakkını verin, kıvırmayın demek geliyor içimden.



Yine de umutsuzca ama mütevazı bir çağrı: İnanan kalmadı, gelin dönün bu yalanınızdan...

‘Gazeteci, köşe yazarı’ derken de şunları kasdettim, darılmaca yok:

Görsel: Cumhuriyet.com.tr