Pelin Batu: Diktatörlerin büyük korkuları vardır

Entelektüel kimliğiyle ön plana çıkan Pelin Batu, Süleyman Şah Türbesi'nden kadın cinayetlerine kadar bir çok konuyu Karşı Gazete'ye değerlendirdi.
Elif KAYA | KARŞI GAZETE | RÖPORTAJ

Kimilerine göre oyuncu kimilerine göre tarihçi... O aslında sürekli yeni bilgiler öğrenmeye endekslenmiş daimi öğrenci.

Çabuk değişen Türkiye gündemini değerlendirdiğimiz Pelin Batu'yla hoş bir söyleşi gerçekleştirdik.

Batu'ya Süleyman Şah Türbesi, IŞİD, AKP'nin savaş suçları, Gezi Direnişi, Esad, Hakan Fidan gibi daha bir çok konuda yönelttiğimiz soruları samimiyetle cevapladı.

İşte Pelin Batu'yla gerçekleştirdiğimiz o söyleşi;

Gündem Türkiye’de çok çabuk değişiyor. Süleyman Şah Türbesi’nden başlayalım isterseniz. Nasıl okudunuz bu gelişmeyi?

Birincisi tarihi eseri yok ettiler. Bu koruma projesi adı altında yapılan bir tarihi eser yok etme projesi.

İkincisi her zamanki beceriksizlik. Türk askerini ve Türk varlığını korumak adına yapıldı ama kendi beceriksizlikleri yüzünden genç bir askerin ölümüyle sonuçlandı.



Üçüncüsü; zaten bana göre, Musul'da 110 gün süren 49 Türk'ün rehin alınması olayında o rehineler bir şeyler karşılığında geri verildi. Hükümet hiçbir şey açıklamadı, bizi bilgilendirmedi. Aydınlatma, şeffaf olma da yok.

HÜKÜMETİN KOBANİ POLİTİKASI İKİYÜZLÜ

Süleyman Şah Türbesi taşındı. Pat diye böyle bir şey yapıldı. Niye kimse doğru düzgün açıklama yapmadı? Sadece büyük bir kahramanlık hikayesi olarak tuhaf propaganda posterleri eşliğinde bunu sunuyorlar.

Koruma deniliyor ama Kobani üzerinden gidiliyor, orada da bir ikilem var. Hükûmet gayet iki yüzlü davrandı. Kobani kurtarıldı onun üzerinden gidiyorlar.

ANCAK ABD ZİYARETİYLE IŞİD 'TERÖRİST' OLABİLDİ

IŞİD meselesinde de hiç terörist kelimesini ağızlarına almıyorlardı ta ki Amerika’ya gidene kadar. Ne olduysa iki sene sonra terörist ilan edildi.

SAVAŞ SUÇUNDAN YARGILANACAKLAR

O bölgeye çok sık gittim geldim. Son bir buçuk yıl içinde yerel gazetecilerin anlattıklarını biliyorum.

Reyhanlı’da olsun Gaziantep’te olsun, Şanlıurfa'da, Suruç’ta olsun... Yani o bölgelerde yerel gazeteciler anlatıyor. -Ne yazık ki pek fazla özgür basın kalmadığı için kimse bunu yazıp çizemiyor.-

Adamlar gayet rahat bir şekilde tişörtüyle geliyor, kebap yiyor, kaleşnikofuyla girip-çıkıyor. O bölge yolgeçen hanına dönmüş vaziyette. İleride bir iktidar savaş suçu ile yargılanacaksa o da bu hükümettir.

Türkiye 90 yıl sonra ilk kez toprak kaybetti deniliyor. Sizde böyle mi değerlendirdiniz?

Evet, 1923’ten sonra ilk kez toprak kaybetti.

Malum medya “kahramanlık örneği, askeri başarı, dünya bizi konuşuyor” gibi söylemler arkasına sığınıyor bu konuda ne düşünüyorsunuz?

IŞİD KURŞUN MU SIKMIŞ? BECERİKSİZLİK BU!

Askerin başarısı nasıl olur? Zaten oraya binlerce asker gitmedi ki kısıtlı sayıda asker gitti. Bir de bir askerin bile ölmesi bana göre zaten başarısızlıktır, becerisizliktir.

Kobani üstünden oraya çıkıp bir iki kanaldan gitmişler. Bunların üzerine IŞİD kurşun mu sıkmış? Kurşun yağmuruna mı tutmuş? Hayır.

Zaten hiç elle tutulur bir tarafı yok. Ne bu projenin var ne de Ortadoğu politikalarıyla ilgili yaptıklarının...

Süleyman Şah Türbesi’yle ilgili daha önce Davutoğlu ve Hakan Fidan’ın olduğu iddia edilen ses kaydı çıkmıştı ortaya 2 füze attırırız bahane üretiriz konuşmaları duyulmuştu…

Açıkçası bu konularda konuşmayı imtina ediyorum. Çünkü ne söylerseniz söyleyin ‘komplo teoristi‘ yerine geçiyorsunuz. 17 Aralık sürecinde de ses kayıtlarıyla ilgili ‘Bunlar montaj’ dediler. Sonra 'bize ait değil polisler koydu' dedikleri paraları faiziyle geri aldılar.  Bu yolsuzluğun en büyük kanıtı.

ÜLKE BBG EVİNE DÖNMÜŞ GİBİ

Almanya'da bizi dinledğini söyledi. Ülke BBG evine dönmüş gibi. Alev Alatlı’nın ‘Orwell sizinle gurur duyar’ dediği gibi, bence de gerçekten gurur duyardı.

Velev ki bu gerçek, herkesin birbirini dinliyor olması tehlikelidir. Şimdi kendi içimizde birbirimize düşüyoruz ama gün gelir bu enformasyon bambaşka bir tarafa çekilir ve bizi sırtımızdan vurur.

Basına yansıyan ‘MİT Tırları' olayı var. Türkiye’nin IŞİD’e yardım ettiği iddiası. Esad’ı devirmek için IŞİD desteklendi diyenler oldu. Şimdi de Türkiye toprak kaybetti. Kendi silahımızla mı kendimizi vurmuş olduk?

Geçenlerde faili meçhullerle ilgili bir araştırma yapmıştım. Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra çok sayıda silahın Türkiye tarafından buraya hibe edildiği biliniyor.

Sonra bu silahların özellikle güneydoğuda insanları öldürmek için kullanıldığı ortaya çıkmış. Öldürülen faili meçhullerin -işte gazeteciler, oradaki Kürt hareketinin parçası olanlar vs.- böyle öldürüldüğü silahların numaralarından belli.

Aslında bakıyorsunuz bu silahlarla Türkiye’nin en utanç verici karanlık cinayet silsileleri işlenmiş. IŞİD olayı da böyle.

ESAD'I ESED'E ÇEVİRDİNİZ

Bir şekilde canavar yaratıldı eskiden kankanız olan, aile tatillerine birlikte çıktığınız Esad’ın ismini Esed’e çevirdi.

Onu düşman ilan ettiniz ve birden bire onu ortadan kaldıracak ne idüğü belirsiz bir grubu desteklediniz.

İşte bizim şu anda tahlil ettiğimiz resim bu.

DİKTATÖRLERİN ÇOK BÜYÜK KORKULARI VARDIR

Sırküpü Fidan’ın Erdoğan’a rağmen istifasına nasıl bakıyorsunuz? Sizce gerçekten bu istifa Erdoğan’a rağmen mi?

Yok. Bunları hep danışıklı dövüş olarak görüyorum.

Sosyolog ya da psikolog olmanıza gerek yok diktatörlerin çok büyük korkuları vardır.

Diktatörler bir süre sonra en içlerindeki insanların bile kendilerini vurmasından şüphelenirler. Birazcık faşizan liderlerin ya da mitoman liderlerin tarihçesine baktığınızda görürsünüz. Bir süre sonra paranoyaklaşırlar. O yüzden etraflarında çember gittikçe daralır ve üç beş adam kalır.

HAKAN FİDAN BİR ERDOĞAN PROJESİDİR

Şimdi dışarıdan görünen o ki; Erdoğan’ın çevresinde sadece ‘Evet Başbakanım, evet Bakanım’ adamları yok. Koltuğunu korumak adına her zaman eyvallah diyenler yok.

Bir de onun güvendiği, içeride tuttuğu -sanıyorum çok küçük beş, altı kişilik- bir grubu var. Hakan Fidan da o iç çemberin içinde.



O yüzden de Erdoğan’dan habersiz, Erdoğan’a rağmen olacağına hiç ihtimal vermiyorum. Hakan Fidan zaten Erdoğan’ın projesi.

Hakan Fidan Türkiye'nin en önemli kurumlardan birinin başındaydı. Neden vekilliği tercih etmiş olabilir?

Bu dokunulmazlık hikâyesi…Yine her şey manidar diyoruz ama bu parti ‘dokunulmazlıkları kaldıracağız, barajları kaldıracağız’ vaadiyle gelmişti. Şimdi esamesi okunmuyor.

O dokunulmazlıklar kalksa zaten hepsinin davası sürüyle arka arkaya gelecek. Abdullah Gül’ün Mercümek Davası'ndan başlayarak on senedir olup bitenleri düşünün…

Yolsuzluk iddiaları, haksız kazanç, nepotizm (Akraba ve yakın arkadaşları kayırma) vs vs… Tabi ki dokunulmazlıklar kalkmıyor. Hakan Fidan da sonuçta çıkan şeylerle alakalı. IŞİD’le ilgili MİT’in parmağının olduğu birçok şey var. Bu açıdan milletvekili olmak garanti bir şey.

İkinicisi, üç beş tane güvenilir adam varsa -MİT çok önemli bir pozisyon ama- istediği piyonu MİT’e getirttikten sonra Hakan Fidan’a MİT’ten de önemli pozisyonlar var.

Fidan Başbakan olur mu?

Genç olmasıyla güvenilir olmasıyla AKP’nin yeni yıldızı gibi bir imge var benim gözümde. Dolayısıyla böyle bir şey olursa hiç şaşırmam.

Polis devletine doğru gidiyoruz diyebilir miyiz?

Tabi ki. 10 maddeyi bile pat diye geçirmeleri bunu gösterir.

GEZİ’DEN BERİ POLİS DEVLETİ OLDUK

İç Güvenlik Yasası’nın görüşüldüğü günde Süleyman Şah olayının olması, hükümetinin sıkça kullandığı gibi ‘zamanlaması manidar’ mı sizce?

Artık her şey o kadar manidar geliyor ki. Hollywood’a taşınıp senaryo yazsam mı diye düşünüyorum. Kazımamaya, sorgulamamaya başladım. Evet olabilir olmaya da bilir ama sonuçta uygulamada.

Ne var, neden bu paketi çıkartıyorlar? Gayet istikrarlı bir şekilde, istedikleri her şeyi torba yasaların içine koyup çıkartıyorlar. Polis devleti olma yolunda gitmiyoruz. Polis devleti olduk. Gezi’den beri de olduk.

Berkin Elvan anması bile savaş alanına dönüştürülüyor. Özgecan için toplanan kadınlar bile gözaltına alınıyor.

KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLAŞMASINI İZLİYORUZ

Bu cümle günümüzü en iyi anlatan alıntılardan. Hannah Arendt’ın ‘kötülüğün sıradanlaşması deyimi vardır. Hakikaten kötülüğün sıradanlaşmasını izliyoruz. Sadece o elinde copu tutanlar değil, komşu da komşuya aynı kinle nefretle yaklaşabiliyor.

Yüzde elliye yüzde elli bizdensiniz, ondansınız, kindar dindar... O kadar ayırt ettiler ki polisin sopa kaldırmasına gerek kalmayacak halde.



GÜÇ, ÇOK SARHOŞ EDİCİ

Bu kadar hukuksuzluk, İç Güvenlik Yasası vs. hiç yargılanamayacaklarını mı düşünüyorlar acaba?

Güç, çok sarhoş edici bir şeydir. Mitoloji eski dindir. Doktora tezimin iki senesini mitolojiye ayırmıştım ve bu toprakların mitolojisini incelemiştim.

İki bin yıllık mitolojiye bakınca yüzlerce gurur örneği var. Kralların, kahramanların fazla gururlanıp kendini ölümsüz, sonsuz ya da sınırsız güce sahip olup da tanrılar tarafından tokat yemesinin hikayesidir.

Görmüyorlar çünkü şu anda sadece etraflarında ki fanusta siz kralsınız, siz padişahsınız bilmem ne diyenler var. Ama bir süre sonra ona da güvenmezler, bir şey arayabilirler.
 
EN KÖTÜ İHTİMALLE NE OLABİLİR Kİ DÜŞÜNCESİ

Nasıl olsa büyük zenginlikler, büyük ilişkiler zinciri var. 'En kötü ihtimalle ne olabilir?' diye bakıyorlar. Ama bir taraftan da bilinçaltlarına bir korku sızdığını hissediyorsunuz.

Sürekli bir Menderes referansı vermesi tesadüf değil. Niye sürekli bir insan idam edilen bir başbakanı örnek gösterir?

Güç sarhoşluğunun etkisiyle mi Başkanlık Sistemi isteniyor?

Etkisiyle değil. Bence bunun bir göstergesi.

HİÇ SEVMEDİĞİNİZ BİRİ BAŞA GELDİĞİNDE NE YAPACAKSINIZ?

Yandaş medyaya sormak istiyorum bugün alkışladığınız insanlar için bunu istiyorsunuz Erdoğan’ı tutuyorsunuz.

Erdoğan’ın mutlak ilah gibi bir pozisyonda başkan olarak durmasını istiyorsunuz. Ama ya yarın öbür gün? Erdoğan ölümsüz değil. Erdoğan da gücünü pozisyonunu kaybedebilir.

Her şey olabilir hayatta. Yarın ya da başka bir gün sizin hiç haz etmediğiniz bir hükümet gelecek. Nemelazım CHP gelecek mesela. O zaman başkanlık sistemini ne yapacaksınız? Yine alkışlayacak mısınız?

20 YIL SONRASINI NASIL DÜŞÜNEMEZSİNİZ?

Dünyada en düşman gördüğünüz kişi başkan olursa ne yapacaksınız? Bu kadar mı dar görüşlüsünüz? İstediğiniz kral oraya gelsin diye, mutlak güce sahip olsun diye on yıl sonrasını nasıl düşünemezsiniz?

Muhalefeti nasıl görüyorsunuz?

İçime sinen, "ah evet ya oyum bu partiye" diyebileceğim hiçbir parti yok. Hiç birisi beni tam olarak tatmin etmiyor. Ha eskiden çok mu vardı hayır ama çok kritik bir zaman.

Önümüzdeki seçimler bana göre Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimlerinden. Sadece başkanlık sistemi için değil.

TAM BİR ABSÜRDİSTAN

Hepimiz komplo teoristi olduk. İşin kötü tarafı hakikaten hiçbir güvenilecek bir şey kalmadı.

Fuat Avni bir şey yazdı Bülent Arınç bile ona kredi verip böyle demiş falan diyor bu absürdistan…

Hakikaten kaypak bir zemindeyiz…

Geçen seçimlerde AKP'nin oy oranlarının düşük çıkacağını söylemişlerdi. Bu seçimleri nasıl görüyorsunuz?

Geçen seçim 2 milyon oy kaybettiler. Bu az bir şey değil ama görünen o ki şu anda yine yüzde 40’ların üzerinde alacaklar gibi. Kimileri de yüzde 43 diyor…

Ben mesela 17 Aralık’tan sonra çok oy kaybederler diye düşünüyordum. Daha ne olsun. Hakikaten daha ne olabilir ki? İşin dini boyutu var. Bakara makara var. İşin hırsızlık boyutu var. 'Bıbıcım' boyutu var. Ama yok...

Komplo momplo, montaj bir sürü şey açıklandı. Pek çok şeyi de hiç reddetmediler. İnsanlar demek ki bundan rahatsız olmuyorlar.

Onların en başta söylediğim etik değerlerini rahatsız etmemiş. O halde ne diyebilirsiniz? Bu millet etik değerlerinden yoksunsa ne bekleyebilirsiniz.

Etik değerler?

Değerler kaldı mı? Kalmadı… Hep vicdanlı bir milletiz diyoruz sonra sana dokunana kadar ses çıkarmıyorsun.

Bu hükümetin yaptıklarından nemalananlar ya da "idare ediyoruz", "ekonomik istikrar var" diyenler, "bu ihaleyi alayım diyenler"… En zenginlerde var en alt tabakadakiler de var. Birileri nemalanıyor.

Şimdi bir Alevi çocuğu kafasından vurularak öldüğünde, bir kız tecavüze uğradığında, bir Ermeni vurulduğunda, bir travesti bıçaklandığında ses çıkartmıyorlar. Neden? Çünkü mesela onlar için travesti iğrenerek baktıkları bir şey.



BENCE BÜTÜN ÜLKE TRAVMA YAŞIYOR

Bence bütün ülke psikolojik bir travma yaşıyor. Hem geçmişten gelen hem de her gün yaşadığımız travmalar var.

Her gün yeni bir olay var ama hep aynı olaylar. Kökünde hep aynı şeyler var. Bu etik yoksunluğu, empati kuramama, ötekilerini koruyamama…

ÖTEKİYLE BİR BÜTÜNSÜNÜZDÜR

Siz ötekilerinizi koruyamazsanız yoksunuz. Çünkü ötekiyle siz bir bütünsünüz. Ertesi gün siz öteki olacaksınız. Böyle şeyler çok hızlı değişir.

Hatırlıyorsanız 28 Şubat’ın ötekileri şimdi müktedir ve nasıl bir şeyse aynı İsrail hükümeti gibi geçmişte yaşadıkları zulümleri yapıyorlar. Bu çok enteresan geliyor bana. Resmen ezilenin intikamının tezahür etmesi gibi.

Özgecan cinayeti hepimizi üzdü… Bu tür vahşetleri engellemek için ne yapmalıyız? Çözüm idam mı?

İdam olan ülkelerde suç oranı düşmüyor. Siz idamı getirince ‘ay bizi idam ederler, biz bu cinayeti tecavüz yapmayalım’ demiyorlar. İdam işe yaramayacak. Alttan başlayarak reform gerekiyor.

Cem Yılmaz gibi “eğitim şart”. Hakikaten işin esprisi bir tarafa, siz bu çocuklara ‘kadınlar ve erkekler eşit, onlar sadece evde oturup mutfakta yemek pişiren ve çocuk doğuran varlıklar değil’ diyerek aşılamazsanız yeri geldiğinde gördükleri zulmü aynen devam ettirirler.

Bir kere Aile Bakanı’nın ‘çocuk evlilikleri o kadar da kötü değil’ dememesi lazım.

Aile Bakanı’nın çıkıp ‘aslında bu kadar şiddet yok medyaya yansıyor. Bakınız Almanya’da da böyle bir şey var ama o kadar konuşmuyorlar bizde sağır sultan bile duydu’ diyor.

Batıda da var evet ama aynı zamanda hem belediyelerin hem de hükümetin binlerce programı var.

Bizde çok az sığınmaevi var. Olanında da adalet yok. Sığınmaevlerine adamlar geliyor, çarşaf giyiyor kadını bıçaklıyor, öldürüyor.

Sığınmaevlerindeki kadınların oy kullanma hakları bile yok. Düşünsenize vatandaşlıktan bile sayılmıyorlar.

DEVLET KORUMAKTAN ACİZ

Neymiş efendim, kadının adresi belli olursa bulunurmuş. Siz bu kadar mı kadınları korumaktan acizsiniz? Bu kadınlara oy verecekleri bir imkan sağlayamıyor musunuz?

Gitsin kadın başka yerde oy kullansın. Böyle bir şey olabilir mi? Kadın meselesinde şöyle net bir resim var; ülkenin yüzde ellisi diğer yüzde ellisini öldürüyor. Her gün bir kadın ölüyor.

2009’dan beri kadın cinayetleriyle ilgili verileri alamıyoruz, şeffaf olmuyorlar. Yüzde 1400 arttı figürünü kullanıyoruz. Bu en son 2009 da açıklanan veriydi. Neden bilemiyoruz? Neden korkuyorsunuz? Artmadıysa medya bunu görünür kıldıysa o zaman lütfedin de bize bu figürleri verin.

Kadına Yönelik Şiddeti Engelleme Komisyonu'na bazı STK'lar alınmadı. Mor Çatı'da bunlardan biri. Sığınmaevi en çok olan STK’lardanken alınmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Körler sağırlar birbirini ağırlar. Bizden olun. Bizden olmayan alınmaz. Ama samimi bir yaklaşım olsaydı herkesi davet ederlerdi. En küçük STK’yı bile…

İstemediğiniz kesimlerle el ele iş yapmak zorundasınız. Çünkü burada evrensel bir sorun var.

Ben bu konuda hiçbir samimiyet görmüyorum. Öyle cümleler kuruldu ki. Ben gittim 2000’lerden bu zamana kadar devlet büyüklerimizin kadınlarla ilgili telaffuz ettikleri sözleri çıkarttım.

Cemil Çiçek 2000’li yıllarda fuhuş flört eşdeğerdir gibi bir cümle kuruyor. Erdoğan’ın kadın mı kız mı belli değil cümlesi ya da kaportası bozuk cümlesi var.

Erdoğan'ın "kadınlar ve erkekler tabi ki eşit değildir" cümlesi. Dikkat edilmesi gereken konu ama inanılır gibi değil.

Ayşenur İslam’ın bakanlığın yaptığı programlara kendisinin katılmadığı, müsteşarını ya da bakan yardımcısını gönderdiği yönünde iddialar var. Hassas bir bakanlıkta görevli olan biri için bu tutum tuhaf değil mi sizce?

Zaten anlamıyorum neden sadece kadın bakanlığı kadınlara teslim ediliyor? Vitrinde kadın olsun o da. Sadece kadınla ilgili bakanlık neden bir ekonomi bakanı kadın değil?

Neden bir turizm bakanı vs. kadın değil? Burada komplo aramaya gerek yok altını güzel bir şekilde çizerek bahşettikleri rol üç beş çocuk hayaliyle söylemiş oluyorlar.

3-5 çocuk ne demek? İsterlerse 10 çocuk yapsınlar kadının ne kadar çocuk yapacağına kimsenin karışmaya hakkı yoktur.

Yapan yapsın bakabilen baksın eyvallah hiç ona bir şey söyleyeceğim yok. Ama bu aynı zamanda şunun da göstergesi 3-5 çocuk yapan bir kadın aslında hayatının uzun bir süresini o çocuklara bakarak geçiriyor.
 
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun söylediği lafı vardı “kadının kariyeri evidir” demişti çok yakın bir tarihte. Daha ne kadar net söylesinler ki.
 
Kadınlara biçtikleri rol kadın kutsal ana rolüne bürünsün ve çocuk yapsın. Ama enteresan olan kutsal analarını da doğruyorlar biçiyorlar.
 
Nasıl bir kutsallık atfediyorlarsa Hz. Muhammet’in  “Cennet annelerin ayakları altındadır " dediği bir dine inanıp ondan sonra kadınları her gün taciz eden öldüren bir dindarlığı ben hiç anlayabilmiş değilim.

Aslında en başından itibaren din kelimesinin altına sığınılıyor sanırım

Evet bakara –makara…(Gülüşmeler...)

HDP’nin seçime parti olarak girmesine nasıl bakıyorsunuz?
 
Neredeyse bütün tanıdıklarım HDP’ye oy vereceklerini söylüyorlar. HDP’nin pek çok anlamda mecliste olması gerektiğini düşünüyorlar.

Hem dengeleme açısından hem de bir açılım başladı. Düşe kalka, savrula savrula gidiyor ama bir gerçek var ki askerler ölmüyor, her gün tabut gelmiyor.
 
Çoğu insanın kafasını karıştırsada memnun etmese de iyi bir durum var. HDP meclise giremezse nasıl olacak süreç? HDP’nin bence mutlaka girmesi lazım.

O zaman HDP burada çok büyük riske girmiş olmuyor mu? Giremezse HDP çözüm sürecini tehlikeye sokacağını bilmiyor mu?



Evet biliyor. Kumar oynamış oluyor. Hiç hayatlarında HDP’ye oy vermemiş kişiler HDP’nin mecliste olması gerektiğini düşündüğü için oy verecek.

Orta Anadolu’da, Tokat’ta, Yozgat’ta vs. belki çok fazla vücut bulmaz ama metropollerde etkisini gösterecek.

Tarihçisiniz… Sizce şuan da Türkiye’nin içinde bulunduğu dönemi tarihte hangi döneme benziyor?
 
İlk defa birisi bana bu soruyu sordu bir düşüneyim (Gülüşmeler..)

Bu coğrafya Mezopotamya’da Ortadoğu’da diktatör üreten bir toplum. 

Osmanlı tarihine bakacak olursak; Abdülhamit kimileri nefret ediyor ama hükümetin içindeki herhangi biri Abdülhamit’in tırnağı bile olamaz.

Abdülhamit’i eleştirebiliriz ama ölen ”Büyük Peter”in dediği gibi Avrupa’nın yaşlı adamı ölen adamı olan bir imparatorluğu toparlamaya çalışan bir liderdi.

ABDÜLHAMİT KENDİNDEN SAYMADIĞINI ÖLDÜRTMEDİ
 
Bilim kurumları kurdurmuş olması, kindar olmaması - ben kindarlığı çok tehlikeli bir şey olarak görürüm- Abdülhamit istimdat dönemiydi özgürlük yoktu ama bir taraftan da kendinden saymadığı tehlikeli bulduğu hiç kimseyi öldürtmedi.

Evet sürgüne gönderdi ama sürgünde olanlara bile maaş bağlıyordu.

Şimdi binlerce öğrenci içeride. İçerideki kanser hastalarına ilaç bile verilmiyor. Bu acımasızlığa bakınca Abdülhamit diyemem…

Her yerde Arma-i Osmaniyeler görüyorsunuz. Osmanlının devamı olduklarını söylüyorlar… Merdivenlere tuhaf kostümlü adamları dizip seramoni yapıp Osmanlının devamı olmuyorsunuz.

Osmanlı ile bir zahmet kendilerini kıyaslamasınlar.

Biz hükümetin durumuna ‘lastiği patlamış bir kamyon gibi gidiyor’ diyebilir miyiz?

Lastiği patlamış "tır" diyelim biz ona… İçinde de bombalar dolu. Bir yere çarpacak...

HEP İKİLİ OYNANIYOR

Hep de farkındaysanız ikili oynanıyor. Charlie Hebdo olayı olduğunda Davutoğlu gitti Paris'te ön safhalarda yer aldı. Türkiye'ye gelince “Peygamberimize hakaret edildi” diyerek tam bir linç kampanyası başlamasını sağladı.

Her yerde böyle bir ikili oyun.

Erdoğan baştan beri mi eleştiriye kapalıydı yoksa gücü eline aldıkça mı böyle oldu?

Sonradan böyle oldu çünkü 2000’lerin başlarında pek çok aydın kelimesini kullanmak istemiyorum ama okur yazar düşünür entelektüel denilen insanlar çok daha sempatiyle bakıyordu.

Sonra Aziz Babuşcu'nun dediği “iki buçuk yıl önce asıl o çok manidar biz bir yere kadar liberallerle el ele kol kola verdik birlikte gittik ama bu saatten sonra ihtiyacımız yok” söyledi tam cümle bu değildi ama buna geliyordu.

Bu ne demek kullandığımız kadar kullandık onlar bizim işte onlar bizim siyasi teorik alt yapımızı sağladılar pek çok insanı ikna ettiler.

İran’ı aşağılayarak kendimizi iyi hissettirmeyelim muz cumhuriyeti falan diyorlardı pek çok muz cumhuriyetinde bu kadar yolsuzluk yok.

YANDAŞ BASINDA ÇALIŞIRKEN MİDESİ BULANANLAR VAR

Siz sanıyor musunuz ki o yandaş basındaki herkes AKP meftunu? Hayır. Belli gazetelerde çalışan arkadaşlarım var.

Gerçekten mideleri bulanıyor ama çocuğu var işte borcu var hayatı var bilmem ne başka iş yok o yüzden de çalışmaya devam ediyor.

Ama umutluyuz...

RÖPORTAJ | KARSIGAZETE.COM.TR
  • sefa aksoy
    sefa aksoy - 27 Şubat 2015 gerçekleri haykıran ve kimseden korkmayan büyük yürekli kız

:

:

:

:

"Pelin Batu: Diktatörlerin büyük korkuları vardır" hakkında Tweetler

DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ