Koray Çalışkan: MİT'in başında 'kapasitesiz' bir adam var!

Koray Çalışkan: "Çocukların üzerine panzerler salınırken IŞİD cuma namazı kıldırıyordu."
Burak Ekici | RÖPORTAJ | KARŞI GAZETE

Son günlerde yaşanılan terör olayları sonrası; 'Türkiye'nin iç ve dış politikasını, istihbarat birimlerini ve bu yaşananların Türkiye'yi nereye götürdüğünü' Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Koray Çalışkan'a sorduk.


İşte Koray Çalışkan'ın Türkiye'nin gündemine dair önemli notlar düştüğü o röportaj;

Suruç katliamı sonrasında, Reyhanlı felaketinde olduğu gibi çeşitli senaryolar yazılmaya başladı. Birbiri ardına yaşanan bu katliamlar Türkiye'yi nereye götürüyor?


Reyhanlı artık yepyeni bir dönemde olduğumuzu bize kanıtlanmıştı. Cumhuriyet tarihimizde ilk kez bir ilçe merkezi havaya uçuruldu ve 52 vatandaşımızı kaybettik.

Burada AK Parti'nin durup şunu söylemesi gerekiyordu; 'Bir dakika; ikinci dünya savaşından beri karşı karşıya olduğum en büyük milli güvenlik sorunu şu anda yanı başımda ve bunu benim çözmem gerekiyor. Bu milli güvenlik sorununu çözdüm çözdüm, çözemezsem o beni çözer. Ak Parti bu dirayeti göstermedi. Onun yerine ne yaptı? IŞİD-PYD ile aynı safta, ne olacak ikisi de terörist, önemli olan Esad'ın gitmesi vs...' dedi.

SUUDİ ARABİSTAN BİLE NET KONUM ALDI AMA...

Yani IŞİD'e dair demokratik dünyanın yekvücut olup savaşmaya başladığı, Suudi Arabistan gibi Amerika'nın güdümünde gerici bir ülkenin bile net konum alabildiği bir dünyada o işi sulandırıp çorba yaptı. Dış politika çorbası da hata kaldırmaz. Peki, olması gereken neydi?

Olması gereken şuydu; 'IŞİD çok büyük bir tehlikedir. Ben IŞİD'i şu anda en büyük düşman olarak görüyorum ve bu meseleyi çözeceğim' demesi gerekiyordu. İdeolojik nedenlerle, diplomatik körlüklerinden ve iş bilmezliklerinden bunu yapamadılar.

İSTİHBARAT, CEMAAT DERSHANELERİNİN PEŞİNDE

Böyle sorunları çözmeniz için sizin devlet olarak 2 enstrümanınız vardır. Emniyet teşkilatınız ve İstihbarat teşkilatınız. İstihbarat teşkilatınız olası sorunları ortaya çıkarır. Emniyet teşkilatınızda ona dair adımları atar. İstihbarat teşkilatı cemaatin dershanelerinin peşinde, Bank Asya batırma peşinde... IŞİD'i çalışmıyor.

ÇOCUKLARIN ÜZERİNE PANZERLER SALINIRKEN IŞİD CUMA NAMAZI KILDIRIYORDU

'O mu olsun? Bu mu olsun? Şunu mu yapalım? Bunu mu yapalım?' diyen Emniyet Teşkilatı ise solcu çocuklar bağırdığı zaman 40 tane panzerle üzerlerine saldırıyor. Aynı zamanda 40 tane IŞİD'li İstanbul’da bayram namazı kıldırıyor.

Peki, bundan sonra ne olur?

Benim görebildiğim kadarıyla IŞİD'in artık Ak Parti’nin bile görmezden gelemeyeceği kadar büyük bir sorun olduğu anlaşıldı. 



IŞİD BİR CAMİ BOMBALASAYDI...

IŞİD Allah korusun, bir cami bombalasaydı, Ak Parti ilçe teşkilatından insanlar hayatını kaybetseydi çok daha fazla hissederlerdi, maalesef o çocuklar kendilerinin ilişki kuramadığı çocuklar olduğu için hızlı da hareket edemiyorlar.

SON 'MGK TOPLANTISI'NDA IŞİD'İN ADI BİLE GEÇMEDİ

29 Haziran'da geçekleşen son MGK toplantısında IŞİD'in sözü bile geçmedi. Böyle bir şey olabilir mi? Amerika'nın IŞİD ile mücadeleden sorumlu bir bürokratı var.

IŞİD, çok uzun süredir 'Siz bizim düşmanımızsınız, biz sizin canınızı okuyacağız. Biz sizin inandığınız CUMHURİYET değerleri ile savaşacağız' diyordu. Ak Parti'de inanmıyor bu saydığımız değerlere.  Aslında Siyasi İslam’ın, IŞİD'in, İhvan'ın, Ak Parti'nin birbirleri arasında kuzen siyaseti var. Ak Parti şiddete başvurmuyor diyeceğim ama bir alışveriş merkezi için 8 tane çocuğu IŞİD mi öldürdü? Demek ki bunlar Kuzen siyasetler. Ak Parti'nin elinin varmaması aslında duygusal ve ideolojik olarak IŞİD'e çok uzak olmamasından kaynaklanıyor.

AKP'nin Ortadoğu politikasını kendisi dâhil olmak üzere kimse anlamıyor gibi. AKP'nin Ortadoğu politikası tam olarak neyi amaçlıyor?

Bir politika bir amaç için bir araya getirilir. Mesela dersiniz ki 'Ben Ortadoğu’da daha güçlü sözü dinlenilen bir ülke olacağım.' Çoğu ülke de uluslararası arenada bu amacı güder zaten.

Bunun da iki yolu vardır. Bunlar yumuşak güç (Soft Power), sert güç (Hard Power)… Hard Power, askeri güçtür. Yumuşak güç ise ikna kabiliyetin, paran vs.'dir. Biri sopadır, bir diğeri havuçtur.

Türkiye çok uzun süre yumuşak güç kullanarak Ortadoğu’da söz sahibi olan bir ülke konumuna getirdi kendisini. 
Bunun içinde belli prensipleri vardı...

Taraf olamayacağım, taraflara destek olan diplomatik güç olacağım, büyük abi olacağım, sözüm dinlenecek. Bunun da sonuçları oldu. Mesela Suriye rejimi PKK'yı destekliyordu. PKK ayrı bir devlet kurmak istiyor ve Türkiye Cumhuriyeti ile savaşıyordu. Bir noktada Türkiye Cumhuriyeti ne dedi? Ben buna izin vermiyorum. Ya bana Apo'yu gönderiyorsun, ya da ben gelip alıyorum. Ordusunu hareketlendirdi... 

Esad ki o zaman çok daha güçlü (Baba Esad), buna rağmen sonunda Apo'yu gönderdiler. İşte bu güçtür.

'HALA IŞİD BENİM EN BÜYÜK DÜŞMANIMDIR DİYEMİYORSUN'

Peki, bu gücün yerinde şimdi ne var? 

Senin 20'den fazla diplomatını IŞİD kaçırıyor sen hiçbir şey yapamıyorsun. Senin ilçe merkezini havaya uçuruyor sen yine hiç bir şey yapamıyorsun. Sonra 32 tane gözbebeğimiz çocuğumuzu kültür merkezinde katlediyor. Bu yaşanan katliamdan sonra bile sen IŞİD benim en büyük düşmanımdır, gireceğim onların inlerine diyemiyorsun. 

Katliamlar yaşandıktan sonra olayın failinin ya istihbarat raporlarında adı geçiyor ya da emniyetin takibi altında olduğu söyleniyor. Fakat ne hikmettir ki fail yapacağını yapıyor. Haliyle kafalarda soru işaretleri?


'MİT' YA BECERİKSİZ YA DA İSTEMİYOR

Dünyanın 19, başka bir kritere göre 17. büyük ekonomisi. 'İnanılmaz zenginleştik hazinemiz para doluyor, şöyle yönetiyoruz ülkeyi, böyle yönetiyoruz ülkeyi...' diyor ama senin Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) başındaki adam 32 çocuğumuzu bir kültür merkezinin bahçesinde havaya uçurma ihtimalini bile öğrenemiyor.

Bir: Beceriksiz, ya da istemiyor...

İki: Sen bu çocukları Suruç'a girerken oyuncaklarının pil bölmelerine, kitaplarının sayfalarına kadar didik didik arıyorsun. Bu çocukların 2 tanesini gözaltına alıyorsun. Hatta 1 tanesini tutukluyorsun ve sen bu çocukları koruyamıyorsun.
Yani...

Kobani'nin hemen karşısı Suruç. IŞİD ilk oraya saldıracak. Sen bunu bilmiyor musun? Güvenlik önlemini alamıyor musun? Ben bunun amaçlanmış bir müphemlik, amaçlanmış bir beceriksizlik olduğunu düşünüyorum. Çünkü Tayyip Erdoğan'ın bir tane stratejisi var. O da Başkan olmak.

ERDOĞAN'IN ABARTILACAK BİR GÜCÜ YOK

Şöyle bir mit var; girdiği her seçimi kazandı. Hayır...

Tayyip Erdoğan Beyoğlu Belediye başkanı olmak istedi beceremedi.

Tayyip Erdoğan Refah partisinin başına geçmek istedi beceremedi.

Tayyip Erdoğan Ak Parti'yi birinci parti çıkarıp, hükümet kuracak çoğunluğa sahip olmasını istedi (330) beceremedi.

Tayyip Erdoğan Başkan olmak istedi beceremedi.

Tayyip Erdoğan seçmenin (oy kullananların) %33'ünün oyu ile Cumhurbaşkanı seçildi.

Abartılacak bir gücü yok. Güçlü bir siyasetçi ama… 

ERDOĞAN'IN SONU MEHMET AĞAR GİBİ OLACAK

Peki, Erdoğan ne istiyor şu anda? 

Ak Parti tek başına iktidar olsun, HDP de barajın altında kalsın diyor. Bunun için IŞİD'i Kürtlerin üzerine sürüyor. Kürtleri savaşa çekiyor. HDP'yi de baraj altına itmeye çalışıyor. Tek stratejisi bu. Aynı zamanda DYP stratejisi bu. DYP'lileşen Mehmet Ağar'ın ne durumda olduğunu da görüyoruz. İnsan içine çıkamıyor. Tayyip Erdoğan'ın da geleceği nokta bu. Kim Türkiye'yi savaşa götürdüyse kaybetmiştir. Kim Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştırdıysa kaybetmiştir. Kim Türkiye'nin ekonomisini batırdıysa kaybetmiştir. Tayyip Erdoğan bu üçünü yapıyor ve Ak Parti'ye rağmen yapıyor. 

ERDOĞAN'DA İDEOLOJİ DİYE BİRŞEY YOK

Ak Parti'nin akil insanları (Hüseyin Çelik, Ahmet Davutoğlu) gibi insanlar ki bunlar ciddi devlet insanları.  En azından ideolojilerinin peşindeler. Tayyip Erdoğan da bir ideoloji yok artık. Yalnızca kendi bekasını ve gücünü istiyor. Fikriyat yok, ideal yok, heyecan yok, duygu yok. Amaç Tayyip Erdoğan otoriterliğini tesis edip ülkenin başına geçmek. 10-15 sene daha ülkeyi yönetmek. Ondan sonra zaten yaşlanıp gidecek...

Erdoğan'ın tek adamlık stratejisi şu an ne durumda? AKP nereye gidiyor?

Öncelikle Erdoğan'ın tek adamlık stratejisi bitti zaten, başkan olamayacak. Ak Parti'nin bir daha tek başına iktidara gelmesi bile çok zor. Bundan sonra koalisyonlar olacak. Erdoğan bunu görmüyor ama AK Parti görüyor. Şu anda erken seçime ülkeyi kim götürürse bunun faturasını ödeyecek. 



ORTADA ÇALINMIŞ BİR SEÇİM OLACAK

O fatura da şu; 'senin yüzünden oldu, 10 milyar lira kaybettik, az daha savaşa giriyorduk, hükümetsiz kaldık, tutturdun milli iradeyi esir aldın' deyip cezalandıracaklar. Bu durumda çıkacak iki siyasi parti var. Bir taraftan MHP diğer taraftan CHP…

İnecek partiler ise Ak Parti ve HDP'dir. Sonra yine koalisyon dönemi gelecek. Ya Ak Parti-MHP ya Ak Parti-CHP, güçleri yeterse CHP- MHP koalisyon yapacaklar. Ama ne zaman? Örneğin Kasım ayında seçim oldu. Yine Ocak ayına kadar Ak Parti yönetecek. Çalınmış bir seçim. Haziran ayından Ocak'a kadar bu 7 ayda hükümeti kim yönetiyor? Müstafi Ak Parti yönetiyor.

GÜL'ÜN AK PARTİ'Yİ TEK BAŞINA İKTİDARA TAŞIYACAK BİR GÜCÜ VAR

Şu sıralar Abdullah Gül'ün danışmanları bomba iddialarla gündeme geliyorlar. Son olarak Hürmüzlü, MİT TIR’larının Türkmenlere gitmediğini söyledi. Sizce neden bugüne kadar beklediler?

Onu bilemem ben. Açıkçası Abdullah Gül'ün Ak Parti'yi tek başına iktidara taşıyacak karizması ve gücü var. Fakat Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Recep Tayyip Erdoğan diye birisi' gibi değil de sorumlu bir Cumhurbaşkanı gibi davranması gerekiyor. 'Sen benim gibi, ben senin gibi davranırsam' bu iş olur demişti Abdullah Gül. Şuan bekliyor.

ERDOĞAN 'KAÇAK SARAY'A SIKIŞMIŞ DURUMDA

Yani tek başına büyük bir dönüşüm yapamaz. Bir parti kursa %10’un üzerinde Abdullah Gül. MHP-CHP-Gül koalisyon kurarlar paşa paşa da yönetirler, sıkıntı da olmaz. Ak Parti dağılır gider zaten. Ama Gül böyle bir şeyi yapmaz. Böyle bir adım atmak için çok büyük bir çalkantı gerekir.

AKP VE HDP İKİYE BÖLÜNMÜŞ DURUMDA

Tayyip Erdoğan o Kaçak Saray'a sıkışmış durumda. Partisini iktidara daha fazla yaklaştırabilecek tek güç Abdullah Gül onu da biliyor. Fakat bu gücü paylaşmak istemiyor. Güç küçükken problem değildir. Ama güç büyüdüğünde çok ciddi maliyeti vardır. 

Ak Parti'yi Ak Parti yapan kadrolar ise bu işi beraber yöneteceğiz diyorlar. Ak Parti 2'ye bölünmüş durumda şu anda. Ak Parti ve Erdoğan. Erdoğan benim dediğim olur diyerek kendini bastırmaya çalışıyor. 

HDP'NİN BİR KARAR VERMESİ GEREKİYOR

Kürt hareketi de ikiye bölünmüş durumda. İnanılmaz popüler, karizmatik bir liderle giderek Türkiyelileşen HDP. Diğer taraftan da PKK…

PKK ve İmralı diyor ki; 'Bir dakika bu işi biz yarattık, biz devam edeceğiz!’

PKK bağlantısı HDP'yi aşağı çekiyor. Kürt hareketinin karar vermesi gerekiyor. Mesela 'Silahları bıraktık' şeklinde bir açıklama yapsın, ama hep tehdit hep tehdit... 

Bir parça anlıyorum, anlamıyor değilim. Yanlış ifade etmeyeyim kendimi ama şu noktada Türkiye'de tehdit ile bir şeyler yapmak pek imkân dâhilinde görünmüyor. En fazla bu bizi ateş sarmalına çeker. Daha da önemlisi Türkiye'nin dışındaki Kürt Hareketi'nin de gücünü azaltır. 

TANSU ÇİLER'İN YAPTIĞI GİBİ

Eğer PKK böyle büyük bir savaşı söndürmeyip daha da kızgınlaştırırsa Türkiye'nin karşılığı çok daha sert olacaktır. İlk önce şehitler üzerinden siyaset konuşulmaya başlar. Zamanında Tansu Çiler'in yaptığı gibi 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' diye ağzına bile oturmayan cümlelerle siyaset konuşulmaya başlandığında akıl durur, duygular konuşur. Duygular konuşunca da diplomasi değil silahlar anlatmaya başlar bazı şeyleri.

MİT'İN BAŞINDA KAPASİTESİZ BİR İNSAN VAR

Peki, üst üste yapılan operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz? Amaç gerçekten terör ile mücadele mi?

Hiç bir hikmeti yok. Şimdi bakın medyanın gösterdiği hedefleri gidip 1000 kişiyi gözaltına aldılar. Reyhanlı'nı havaya uçurduklarında neden yapmadın! Onu bırak, Reyhanlı'dan sonra IŞİD burada cuma namazı kıldırıyor o zaman niye yapmadın.

30 tane çocuk bir araya gelip bir tane pankart taşıdılar; 'Kardeşlerimiz, arkadaşlarımız Suruç'ta niye öldü' diye. Sen onlara bile gaz fişeği sıktın.

Küçükçekmece'de protesto ederken gaz fişeği sıktığın Küçük Mustafa hala yoğun bakımda. Ak Parti her hangi bir şekilde inandırıcılığını yitirmiş durumda. 

Emniyet teşkilatını kullanamıyor. Sırf kadrolaşalım kendi işimize bakalım diye yapmadıkları kalmadı. MİT'e baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde olmadığı kadar siyasi olduğunu görüyoruz. MİT'in başında bulanan Hakan Fidan ise kendi kişisel geleceğinin istihbaratını bile toplayamayacak kadar kapasitesiz bir adam.

Fidan neden 'kapasitesiz'?

Milletvekili olacağım dedi, olabildi mi? Gitti, olmayacaksın dendi. İstifa ettiği halde rezil oldu. Bu ne demek biliyor musun? Kendi bekasının bile istihbaratını toplayamayacak kadar kapasitesiz ve beceriksiz bir adam demek. Ve sen kalkıp Türkiye Cumhuriyeti'nin istihbarat teşkilatını böyle birine veriyorsun.

Peki, Fidan'ın vekil olamamasında Davutoğlu'nun etkisi oldu mu?

Yok, Davutoğlu'nun değil Tayyip Erdoğan'ın etkisi oldu. Çünkü korkuyorlar. Sen milletvekili olduğun zaman dokunulmazlığın var. Bir şey olduğu zaman sınırda seni kimse durduramaz. Bürokratsan sınırda seni herkes durdurur. Sonuçta dokunulmazlığın yok. Dokunulmazlık ihtiyacı vardı.

Çünkü Ak Parti’nin bulaştığı yolsuzlukların Ak Parti'yi aşağı çektiğini görüyorlardı. Kimse 700 Bin liralık saati açıklayamaz. Kasa kasa ayakkabı kutularında paraları, Reza Zarrab'ı, yapılan bunca üçkâğıtçılığı açıklayamaz. Bu yüzden Davutoğlu o bakanların Yüce Divan’a gönderilip yargılanmalarını istiyordu. O sürede Hakan Fidan'ı da kendi yanında milletvekili olarak görmek istiyordu.

Reza Zarrab hakkında bu kadar kanıt varken sahnelere çıkartıp ödüllendirdiler. Bu vurdumduymazlık nereden geliyor? 
Reza Zarrab'ın yaptıkları ortada, çevirdiği üçkâğıtlar ortada. Yani işleyen bir demokraside Eski Ticaret Bakanı gibi, Muammer Güler gibilerin yargılanmaması imkânsız. Aslında bunu da görüyor Ak Partililer. Diyorlar ki; 'içimizde ak ile karayı ayıralım artık'. Ama Tayyip Erdoğan ise 'hayır, herkes duracak benim dediğim yapılacak.' diyor. Bu Ak Parti'ye kurulduğundan beri yüklenen en büyük ağırlık.

DÜNYADA BÖYLE BİR DİPLOMASİ YOK!

Türkiye'nin argo bir tabir ile atarlanmadığı bir ülke, birlik, kurum, kuruluş kalmadı. Bu durumu diplomasi açısından nasıl değerlendirebiliriz?

Dünyada hem İsrail ile hem Filistin ile kavgalı olan tek ülkeyiz. Filistin yönetimi -Hamas'ı saymazsak- istemiyor bizi. Dünyada teknik olarak savaş halinde olan iki ülke Suriye ve İsrail (1967'den beri teknik olarak savaştalar. Barış, ateşkes ile yürüyor.) ile de kavgalı olan tek ülkeyiz. Dünya tarihinde böyle bir diplomasi yok. İddia ediyorum Ortadoğu tarihinde de daha kötü bir diplomat yok.

Bunun da birinci nedeni Recep Tayyip Erdoğan ikinci nedeni ise Ahmet Davutoğlu'dur.

DAVUTOĞLU'NA SÖZDE AKADEMİSYEN DERLER...

Ahmet Davutoğlu'na akademisyen derler. Malezya İslam Enstitüsü denen bir yerde Profesör olmuş. Şimdi şu ayrıntıya bakın... 

Uluslararası hakemli dergide bir tane makalesi yok. Oraya buraya yazdığı, kendi kendine önemini peydahladığı köşe yazılarından bir tane kitap yaptı. O kitabın da akademik bir değeri yoktur.

TÜRK DİPLOMASİ TARİHİNİ 10 SENEDE MAHVETTİ

Şimdi bakın, hiç bir diplomatik deneyimin yok, Malezya'da bir İslam Üniversitesinde nasıl aldıysan bir profesörlük almışsın. Hiç akademisyenlik yapmamışsın. Biraz ders vermişsin ama yayının yok. Teorik birikimin yok, pratik deneyimin yok. Kendisini dev aynasında gördü. Türk diplomasi tarihinin bütün kazanımlarını 10 senede mahvetmek için elinden geleni yaptı.

Peki, iktisadi açıdan nasıl değerlendirebiliriz?

Ak Parti'nin en büyük başarısı Kemal Derviş'in, zamanında bankalar üzerinden açılan gediklerin kapanmasını devam ettirmesi oldu. 2008'e kadar açıkları kapattı ama 2008'den sonra faizlerin piyasa tarafından belirlenmesini engelledi. Bu yüzden düşük faiz ile gittik. Düşük faiz olduğu zaman haliyle harcarsın. Yani bizim tasarruflarımız dibe vurdu. Kredi kartı üzerinden harcamalar arttı. Bu yetmezmiş gibi inşaat ekonomisine yöneldik. Yunanistan da bunu yaşadı. Ne durumda olduklarını görüyoruz.

Müsaade edersen bir örnek vermek istiyorum...

Eşimle ben çocukları büyütüyoruz. Eşim diyor ki; “Hayatım çocuğumuzun geleceği çok önemli. Biz gelirimizi çocuğumuzun çok iyi bir eğitim alması için harcayalım. En iyi okullara gitsinler, en iyi dershanelere gitsinler, dil öğrensinler vs...”

Ben diyorum ki; “Gerek yok öylesine bir okula gitseler de olur. Biz Bodrum'dan yazlık alalım.” Eşim diyor ki;  Koray, Bodrum'da yazlığı ne yapacaksın? Diyorum ki “Ya ben kebap yapacağım, arkadaşlar gelecek takılacağız.” Peki çocukların eğitimi???

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE AK PARTİ SORUMSUZ KOCA GİBİ

Türkiye ekonomisinde Ak Parti, bu sorumsuz koca gibi. Türkiye'nin var olan kaynaklarını, kaynak yaratacak alanlara, sektörlere aktarmadı. Çocukların eğitimine aktarmadı. En kötü eğitilen kuşağı yarattık. Canavar gibi çocuklar var ama kapasite yok.

ERDOĞAN HALA KEBAP YAPMAYA ÇALIŞIYOR

Onun yerine Bodrum'a yazlık yaptık, AVM yaptık. Geldiğimiz nokta bu. O inşaatta da şimdi Erdoğan kebap yapmaya çalışıyor. O inşaatın da sembolik en güzel örneği Kaçak Saray...

Son günlerde yine çok gündeme gelen bir konu; Lahey... Yaşananları Uluslararası Hukuk bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konu hakkında net konuşamam ama Erdoğan bir savaş suçu işlemedi. Esas mesele şu, Türkiye'nin iyi yönetilmesi gerekiyor. Bence bir beyaz sayfaya ihtiyaç var. Suçlular elbette cezalandırılsın ama benim için önemli olan bağcıyı dövmek değil.

TÜRKİYE'NİN 25.000 DOLAR GELİR SEVİYESİNE ULAŞMASI LAZIM

Türkiye'nin en kısa zamanda 25.000 dolar gelir seviyesine ulaşması gerekiyor. Bunun için öncelikle üretken bir ekonomi kurmalı ve TOKİci ekonomiden kurtulmalıyız. Ayrıca, yürüyen bir demokrasimizin olması da önemli. Bu üç amacı bir arada getirecek hareketlerde Türkiye başaralı olacaktır.

Rövanşizm; 'Ben sana soracağım, seni Lahey'e göndereceğim.' bunlar bence doğru yaklaşımlar değil. 

Zaman içinde hukuk sistemi oturduğunda onu yapacak olanlar zaten savcılar. Siyasetçiler onu yapmaz. Siyasetçinin söylemesi gereken şey kısaca şu; 'hukuk devletini en kısa zamanda oturtacağım. 10 sene içinde 25.000 dolar gelir sağlayacağım.'

Erken seçime gidildiği takdirde partilerin siyasi stratejileri ne olmalı?

HDP'nin stratejisi %10'u geçmeye devam etmek. PKK ile aralarına mesafe koymazlarsa bunu yapamazlar. MHP'ye baktığımızda ise 'istemezük, istemezük, istemezük' diyecekler. Genç bir lider bulamazlarsa %20'den fazla oy alamazlar ama yine oylarını arttıracaklar. 

Ak Parti'nin ise iki stratejisi var. Çünkü iki tane Ak Parti oluştu. 

Bir, Recep Tayyip Erdoğan'ın peşinde koşan Ak Parti, 'Reis ne derse onu yapalım'. Ama reis beceremiyor ki…
Peki, Akil Ak Parti'liler ne istiyor?


Akil Ak Partililer ise 'Koalisyonu kuralım, bu erken seçimin maliyetini almayalım, iktidara gelelim.' diyor. Aslında onlar da erken genel seçimin faturasını muhalefete kesmeye çalışıyor. 

'CHP OYUNBOZAN DEĞİL OYUN KURAN OLMAK' İSTİYOR

CHP'nin stratejisi ise 'Oyunbozan olmamak, oyun kuran olmak'. Ülkeyi yönetebilecek durumda olduğuna insanları ikna etmek. Yalnız şöyle bir sıkıntı var; fikirler çok iyi, kadrolar genç ama partinin vitrininde değiller. Partinin vitrininde 17 tane MYK üyesi var, 13'ü emekli. 

CHP %35 POTANSİYELİNE ULAŞMIŞ DURUMDA

Seçim günü Çağdaş Şirin ile yaptığımız bir araştırmada, seçmene sorduk; 'şimdi oy verdiğiniz partiye oy vermeseydiniz, kime oy verirdiniz?' Katılımcıların %10'u CHP'ye oy veririm diyor. Yani CHP'nin potansiyeli %35'e ulaşmış durumda. 'Peki, niye vermedin?' sorusunun cevabı ise şu şekilde; 'kadroları yetersiz...' Seçmenin %66’sı CHP kadrolarının yetersiz ya da çok yetersiz olduğunu düşünüyor.

CHP GENÇLERİ VİTRİNE TAŞIMAK ZORUNDA

CHP için sonuç bellidir. Tutumu doğru, Genel Başkanı sorunsuz, refleksleri sağlam, kadroları yaşlı. Yalnız halk CHP'nin vitrininde genç yüzler, dinamik insanlar istiyor. En yaşlı MYK CHP'de, en yaşlı parti meclisi CHP'de, en yaşlı milletvekilleri CHP'de, en yaşlı Belediye Başkanları CHP'de...

Olmaz...

Baktığımızda CHP'ye oy veren zümrenin gençler ve kadınlar olduğunu görüyoruz. Fakat bu şekilde devam ederse onlar da vermezler. Eğer CHP gençleri vitrine taşımazsa oyunu %30'a çıkarması ihtimal dâhilinde değil.

CHP VE MHP DOĞRU HAMLELER YAPARLARSA ORTADA AK PARTİ KALMAZ

Şöyle bir ayrıntı daha var. Örneğin MHP daha pozitif bir milliyetçilik yapmaya başladı. Merkez Sağ'ın oyu için 'gel' dedi, oyunu %20'lere çıkarabilir. CHP vitrinini yenileyip insanlara umut vermeye karar verdi, oyunu %30'a çıkabilir. Böyle bir durumda zaten ortada Ak Parti diye bir parti kalmaz...

Burak Ekici | RÖPORTAJ | KARSIGAZETE.COM.TR

    :

    :

    :

    :

    "Koray Çalışkan: MİT'in başında 'kapasitesiz' bir adam var!" hakkında Tweetler

    DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete