Kabaş: Gerçekten güçlü bir lidersen sorudan korkmaman lazım!

Başarılı çalışmalara imza atmış, medyanın değerli isimlerinden İletişim Uzmanı Dr. Sedef Kabaş, Karşı Gazete’yi evinde çok sıcak bir şekilde ağırlayarak sorularımızı yanıtladı.
Ayşegül KASAP | RÖPORTAJ

CNN International’da çalışan ilk Türk olduğunu öğrendiğimiz Sedef Kabaş, çalıştığı dönem içerisinde Bosna-Hersek savaşı, Hac ve İslamiyet gibi konuları dünya gündemine taşıdı. CNN’de çalıştığı dönemde ‘en iyi ekonomi haberi’ ödülünün de sahibi olan Kabaş, İngilizcenin yanı sıra Osmanlıca da biliyor.

Kendi evinde buluştuğumuz Kabaş, tüm içtenliği ve dobralığıyla sorularımıza cevaplarken hoş bir sohbet ortaya çıktı.

Medyanın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Karşı Gazete; basılıyor musunuz? Başka türlü basılıyorsunuz. (gülüşmeler)

Ama ben sizin takipçinizim. Birçok yere vermiyorum röportaj, Karşı Gazete’ye ‘gelin’ dedim değil mi? Destekçinizim çünkü. Bu neyin göstergesi biliyor musunuz? Artık herkes, ana akım medyadan ziyade sosyal medyadan takip ediyor.



OKUYUCUSUNU APTAL YERİNE KOYANLAR KAYBEDECEK

Cüneyt Özdemir’in tek başına 3 milyon takipçisi var. Takdir ediyorum Cüneyt’i, sosyal medyanın gücünü en önce gören meslektaşlardan biri Cüneyt. Tek başına bir gazeteden daha çok okuyucusu var. Kanal D’de ya da başka bir yerde hiçbir şey yapmasın, tek başına götürür. Çünkü sosyal medyaya insanlar artık hücum ediyor.

Okuyucusunu, izleyicisini aptal yerine koyanlar kaybedecek ve kaybediyor da zaten. Onun için gelecek sosyal medya da…

Türkiye sosyal medyayı kullanmayı biliyor mu sizce?

Ben gençliğin sosyal medyayı çok iyi kullandığını düşünüyorum. Çok fırlama yorumlar yapan, teknolojiye hâkim gençler var.

Aktroll olarak nitelendirdiğimiz bir grup var. Bunlara baktığımız zaman ya yumurta kafa oluyor, ya Kaç-Ak Saray fotoğrafı oluyor. Ya Osmanlı tuğrası oluyor. Ya Erdoğan’ın fotoğrafı oluyor.

SALDIRIYORLAR; KÜFÜR VE TEHDİT İÇEREN TWEETLER ATIYORLAR

Ve belli bir görüşleri olan kesimden maalesef daha çok küfür, saldırı ve tehdit yönünde tweetler geliyor. Burada ciddi bir üslup sorunu var. Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın yerinde olsam destekçilerim bu şekilde küfür içerikli tweet atıyor diye iki kere düşünürüm.

Sosyal medyada hiciv, eleştiri ile hakaretin ayrımı nasıl yapılacak?

Birinin yüzüne onu söyler misin, söylemez misin? Ben öyle bakarım. Ben ‘Bu kişiyi asla unutmayın’ı bir konferansta da söylerim. O kişi orada olsa da söylerim.

KÜFÜR ZEKÂNIN YOKSUNLUĞUNU GÖSTERİYOR

Hicive, ironiye, göndermeye, taşlamaya inanıyorum. Bunun ustaları var bizim kültürümüzde. Bunlar zekâ ürünü şeylerdir. Sosyal yaşamın, siyasetin renkleridir.

Küfür, saldırı vb… bunlar ucuz şeyler. Buna tenezzül ediyorsa bir insan, zaten açıkça bir kültürün, bir zekânın, eğitimin yoksunluğunun göstergesidir.

TEK KALE MAÇ YAPIYORUZ

Yalnız Türkiye’de şöyle bir durum da var; hiciv, ironi, eleştiri yapan gözaltına alınırken, kendi cenahlarından olan ve küfredenlere hiçbir şey yapılmıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eleştiri, ironi, gönderme, taşlama… Hem yapmak hem anlamak zekâ, birikim ve kültür gerektirir. Bunun da altını çizeyim.
Bazen tweetlerime yorum geliyor, ‘Aktrollerde patlama oldu, kısa devre yaptılar’ şeklinde… Bu karşılıklı çünkü. Sen bir hiciv yapacaksın, karşındakinden taşlama gelecek. Öyle bir şey yok ki… Biz tek kale maç yapıyoruz.

KARŞILIĞINI VERMEK 3 DAKİKANIZI ALMAZ

AKP AYM’den geri dönmesine rağmen hala sosyal medyaya yasak getirmeye çalışıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Mesela, Mehmet Ali Şahin tweet atıyor, diyor ki; “Siz Sayın Erdoğan’ın ne lüksünü gördünüz” diye… 3 dakika almadı ben Sayın Erdoğan’ın 5 yıldızlı bir otelde nikâh şahidi olduğu bir fotoğrafını ve Bijan’dan 5 bin dolara aldığı gömlekle ilgili bir haber paylaştım. Yani sosyal medyada buna karşılığını vermek 3 dakikanızı almaz.

‘KABATAŞ YALANI’NA EN BAŞINDAN BERİ İNANMADIK

Yalanın ortaya çıkacağını bile bile neden bunu yapıyorlar peki?

Sadece kendi seçmenlerine ihanet ediyorlar, bize değil. Bence en büyük sorun, AKP’nin seçmenlerine bu muameleyi reva görmeleri.

Zaten bizim neyin yalan neyin doğru olduğunu bildiğimizden, bunlara inanmadığımızın gayet bilincindeler. Kendi seçmenine oynuyor. Mesela biz Kabataş yalanına en başında beri inanmadık ki…

Hani Burhan Kuzu’nun bir ifadesi var ya; ‘Biz onlara ‘çaldık’ desek de onlar yine bize oy verecektir’

KİMSE DE ZATEN ‘ÇALMADIK’ DEMİYOR

Bu ülkede her 10 yılda bir ‘öteki’leştirme oluyor. AKP’ye destek veren bir kesim ellerindeki imkânları kaybetme korkusu mu yaşıyor sizce?

Sosyolojik olarak bakalım, 17 Aralık soruşturmasının kapanmasına karşıyım. Kimseye hırsız demiyorum. Diyorum ki; bu kadar delil var, bu kadar kuvvetli şüpheli var.

Bu kadar ortaya saçılmış paralar, para makinaları var. Tapeler, bizzat çekilmiş videolar, bavullar var ortalıkta. Her şey ortalığa saçılmış, Bakanlar istifa etmiş, araştırma komisyonlarında ifadeleri var. Kimse de zaten ‘Çalmadık’ demiyor.

Benim de söylediğim ‘Kardeşim bir zahmet mahkemeye gitsinler’. Yani itirazım, mahkemeye gidilmemesi.

BÜYÜK RESMİ GÖRMÜYORLAR, NE ÇALDIKLARININ FARKINDA DEĞİLLER!

Şimdi diğer taraftan bakalım; Çok yaygın bir söylem var. ‘Çalıyor ama çalışıyor’ diye…
Dolayısıyla bu iş değerler sistemi ile ilgili. Yani bunlar bugünü düşünüp, yarın öbür gün aslında kendi geleceğinden, çocuğundan, adaletinden, hakkından hukukundan çaldığını, prestijinden, insan haklarından çaldığını fark etmiyorlar. Büyük resmi görmüyorlar, sadece bugünü düşünüyorlar.

360 MİLYAR DOLAR BORCUMUZ VAR



‘Çalıyor ama çalışıyor’ deniyor fakat yaptıkları çalışmaları da görüyoruz. Yaptıkları ‘duble yol’ çöküyor. Milyon dolar harcadıkları olimpiyat tesisleri çöküyor. En büyük adliye sarayı diye övündükleri sarayın damı akıtıyor. Nasıl çalışma bu sizce?

Ülkenin karnesi dünya skalasında çok önemli bir göstergedir.  Özelleştirmeler yapıp satarak alınan o parayla IMF’ye borç ödendi.  Zannediyor ki millet Türkiye’nin borcu yok.  360 milyar dolar borcumuz var.

-360 milyar dolar borcu olan bir ülkeden bahsediyorsun

-Son 3 yılda sadece yüzde 3 büyümüş bir ülkeden bahsediyorsun

-İnsani gelişme endeksi 187 ülkede 92. Sıradasın

-Küresel Barış endeksinde 162 ülkede 128. Sıradasın

-Kadın erkek eşitliğinde 142 ülkeden 126. Sıradasın,

-Basın özgürlüğünde 179. Ülkeden 154. Sıraya düştük.

-PİSA’nın yaptığı araştırmaya göre eğitimde 65 ülkeden 45. Sıradayız. Daha da imam hatiplerle bu sırayı yükseltebileceğimizi zannediyorlar.

-Matematikte 44, okuma-anlamada 42.sırada, fende 43. Sıradayız.

İşte Türkiye’nin karnesi bu! Çalışıyor mu?

ASGARİ ÜCRETİN BİN TL’NİN ALTINDA OLDUĞU ÜLKEDE…

AVM, gökdelen dikmeyi Türkiye’nin gelişmişliği zanneden birileri var. Asgari ücretin bin TL’nin altında olan bir ülkede metrekaresi 3 bin-5 bin dolardan rezidans satmayı gelişmişlik zanneden bir ülkeyiz.

KPSS’Yİ KALDIRMAYI DÜŞÜNÜYORLAR

En vahimi şu bakın; Şu an TUS’u 200 hocanın değerlendirmesine dönüştürmüşler. O mu doktor olsun bu mu? KPSS’yi kaldırmayı düşünüyorlar. O mu memur olsun bu mu?

Bakan Elvan açıkladı zaten MİT raporlarına göre fişleyerek alım yaptıklarını …

Aslında bu; nesnel kriterlere, liyakat, eğitim beceri, zekâ gibi kritere bakmadan, tek bir kritere bakarak insan seçimine gider. Benden mi değil mi? Bu da ne siyasete, ne eğitime ne de herhangi bir bilim adına –TÜBİTAK’ın durumunu görüyoruz- fayda getirmez.

PATİNAJ YAPTIĞIMIZ BİR DÖNEM

Peki nereye kadar devam edecek bu? Türkiye’nin gidişini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu böyle bir dönem ve maalesef Türkiye’nin patinaj yaptığı bir dönem. İlerlediği bir dönem değil. Her anlamda patinaj yaptığı, zaman kaybettiği, potansiyelini boşuna kullandığı bir dönem.

İnsanlarımızı yukarı çıkartıp destekleyip, motive edip, kucaklayıp, potansiyelimizi dış rekabeti dikkate alarak kullanmak yerine, kendi insanımızı birbirine kırdırarak, kutuplaştırarak, fişleyerek, yasaklara boğarak aslında kendi zamanımızı ve enerjimizi kaybettiğimiz, patinaj yaptığımız bir dönem.

DEĞERLERİN İÇSELLEŞTİRİLMESİ LAZIM

Şu an Türkiye’de ‘öteki’ denilmeyen kimse kalmadı. Eğer değerlendirilebilirse daha demokratik bir Türkiye’ye doğru gidilebilir mi? Benim adamım senin adamın değil, ilkeler, değerler olsun ortada diyebilir mi herkes?

Onun olabilmesi için değerlerin içselleştirilmesi lazım. Biz çok etiketlerle yaşayan bir toplumuz ve benim mesleğim, yani koçluğum, o etiketleri yırtıp atmaktır. Ve o etiketlerin arkasına bakmaktır. Yeni Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Müslümanlık, gazetecilik bir etikettir. Sen onun arkasına bakacaksın. Gerçekten o mesleğin konumun, o mevkiinin değerlerini içselleştirmiş mi?

KRİZ DÖNEMİ

Türkiye’nin bu dönemini tanımlamak isterseniz nasıl tanımlarsınız?
Bu dönem bir kriz dönemi. Bir anlamda sınav dönemi. Değerler sitemimizin sınavını veriyoruz. Birey bazında, şirket başında bir kriz yaşarsın mesela… O süreç bir fırsata da dönüşebilir, krize de dönüşebilir. Türkiye’de bunun sınavını verecek.

17 ARALIK’I BAŞINDAN BERİ TAKİP EDİYORUM

O tweeti atarken ki hissiyatınızı çok merak ediyorum. Mesela ne oldu da ‘Asla bu adamı unutmayın’ yazdınız? Biraz bahseder misiniz?

Bir gazetenin haberini alarak üstüne yorum yaptım. Yani ben o haberi yazmadığım gibi o haberin fotoğrafını da ben seçmedim. Bir de şöyle bir durum var; sanki o haberi ben seçmişim de, bulmuşum da haberi ben yazmışım. O gün CHP’li Aksünger, Hadi Salihoğlu’nu HSYK’ya şikâyet etmiş ve bir gazete de bunu haber yapmış. Ben de o haberi alıp üzerine ‘Bu adamı asla unutmayın’ yazarak RT yaptım.

TWEETLERİMİ SİLMİYORUM

Ben zaten 17 Aralık’ı başından beri takip eden bir insanım. Dolayısıyla daha önce ne düşünüyorsam o gün de aynı şeyi düşünerek attım. Bugün de aynı şeyi düşünmeye devam ediyorum zaten.

O tweeti silmediniz, silmeyeceğim dediniz?

Niye sileyim. Ben silmiyorum tweetlerimi. Kendi arkadaşlarıma da, ne olur küfretmeyin, saldırmayın, ırkçılık, ayrımcılık yapmayın diyorum. Çünkü bunlar suçtur. Suç olmasa bile etik olarak da doğru değildir.  Bir, buna dikkat edilmeli. Bir de, arkasında durabileceğiniz tweet atın. Yani öbür gün muhatabınız karşınıza çıktığı zaman, tweetinin arkasında durabilir misin?

SAVCIYA ‘TWEETİMİN ARKASINDAYIM’ DİYORUM

Örneğin bugün İsmet Berkan gelsin, ben; “Evet Sedef Kabaş’ın tweetlerini gördüm, durum çok vahim’ esprisini İsmet Berkan’ın yüzüne de yaparım. Ya da savcının karşısına çıktığım zaman ‘Tweetimin arkasındayım’ diyorum. Arkasında durabileceğiniz tweeti atacaksınız, arkasında durabileceğiniz yazıyı yazacaksanız, arkasında durabileceğiniz programı yapacaksınız.

Ben burada şunu yakalıyorum; “ben realiteyi sunuyorum, gerçeği sunuyorum. Yani günün adamı değil, gerçeğin adamı olmayı tercih ediyorum?”

Evet, çünkü; temel, nesnel ve evrensel değerler şaşmaz. Onlar zemin…

KAÇ SİYASETÇİ BU KADAR DESTEK ALMIŞTIR BİLMİYORUM

O tweetinizden sonra nasıl tepkilerle karşılatınız? Olumlu, olumsuz… Ve bunlar sizde nasıl karşılık buldu?

Kaç siyasetçi bu kadar büyük destek almıştır bilmiyorum. Bu kadar güzel yorum, destek, bir de bazıları esprili, çok zekice. Yani bunların bir zorunluluğu yok. Bu insanları tanımıyorum bile. O  kadar güzel yorum yaptılar ki, o kadar sahiplendiler ki bunu…

ELLERİNDE PATLAYACAĞINI BEKLEMİYORLARDI

Bunu ne mevkiyle ne parayla satın alabilirsin. Parayla insanları bunları yazdıramazsan. Bu kadarını ben bile beklemiyordum. Bence onlar da beklemiyordu. Bu işin bu kadar ellerinde patlayacağını beklemiyorlardı.

Türkiye’de hala iyi hukukçuların olduğunu söylediniz. Peki, neyi bekliyor hala bu hukukçular daha? Hukuka darbe üzerine darbe yapıldı.

Herhangi bir savcının suç duyurusunda bulunduğunu düşünün. Bir sonraki adım ne olacak? Görevden alınacak...

SORUDAN NİÇİN KORKTUKLARINI ANLAMIYORUM

İletişimci olduğunuz için bu soruyu şöyle sormak istiyorum; Medyaya yapılan baskıyı, sansürü bir kavram olarak değil de, AKP’nin anatomisini çizmek için kullansanız, nasıl çizersiniz?

Anlamakta zorluk çekiyorum. Mesela soru sorulmasından korkuluyor. Başbakanla, Cumhurbaşkanıyla röportaj yapılmıyor. O röportaj yapanlarda gazetecilik yapmıyorlar zaten. Çünkü soru sormuyorlar, soru yok ortada. Hani diyorlar ya ‘Başbakan’ın cevaplarını soruladılar’ diye… Sorudan niçin korktuklarını anlamıyorum.

EĞER GERÇEKTEN GÜÇLÜ LİDERSEN SORUDAN KORKMAMAN LAZIM

Suçluluk psikolojisi olabilir mi?

Bir kere eğer gerçekten iyiysen, gerçekten güçlü bir lidersen hiçbir sorudan korkmaman lazım. Hiçbir eleştiriden korkmaman lazım. Sorudan, eleştiriden korkuyorsan… Bir şeyleri saklama gayretin mi var? Niye farklı bir sorudan çekiniyorsun? Ben sana silah çekmiyorum ki! Alt tarafı soru bu…

Soru soranlara bir de azarlama var. Yakışık alıyor mu bu? Çok sorunlu bir üslup.

Bırakın azarlamayı, meydanlarda hedef gösterilen gazeteciler var.

Vallahi bu hedef gösterme konularını sayın savcılara yönlendirelim dilerseniz, bu konuda da… (gülüşmeler)

HAVUZ KENDİ İÇİNDE BOĞULACAK ÇÜNKÜ…

‘Havuz’u nasıl değerlendiriyorsunuz?

Havuz kendi içinde boğulacak. Onlar boğulacaklar çünkü o su zehirli bir su.

Yasak kelimesi Sedef Kabaş için ne çağrıştırıyor?

Yasak, acziyet... Mesela çocuğunuza niye bir şeyi yasaklarsınız? Onu ikna edemeyip, doğrusunu gösteremediğin için, en kolay yolu seçip yasaklarsın.

BAŞBAKANIN GRUP TOPLANTILARINDAN MI HABER ALACAĞIZ?

Benim bu olayımda insanlar daha fazla takip ederek reaksiyon verdi. Son 4 yılda 149 yayın yasağı olabilir mi? Soma yasak, MİT TIR’ları yasak, Uludere yasak, 17 Aralık yasak, Gezi yasak. Biz nereden haber alacağız o zaman? Başbakanın grup toplantılarından mı?

Korku imparatorluğunun kurulmaya çalıştığı şu dönemde nasıl mücadele ediyorsunuz?  Tweetimin arkasındayım diyorsunuz mesela?  Bunun arkasındaki motivasyon ne?

Bana  ‘Brave Heart’ (Cesur yürek) diyorlar.  Şöyle diyeyim; ben hep böyleydim, okulda da mesela en baba soruları ben sorardım. Hayatım farklı bakmak, sormak ve düşündüğünü ifade ederek -ama hep belli bir üslupta- geçti.

İkincisi de; Orhan Pamuk ‘ Sedef Hanım, siz en gaddar sorularınızı bile tatlı tatlı soruyorsunuz’ demişti. Yani hep sorumu sordum, eleştirimi yaptım ama belli bir üslup içinde…

KORKMAYIN HİÇ BİR ŞEY OLMAZ

‘Korkmuyoruz’ dediniz. Bunu biraz daha açar mısınız? Korkmuyorum, korkmayacağız ve…?

Sayın Ali Özgündüz’ün ‘Sedef Kabaş üzerinden gözdağı veriliyor’ tespitine katılıyorum. ‘Eğer Sedef Kabaş’a bile bu yapılıyorsa bize hayli hayli yapılıyordur’ mesajı…

Ben hep şunu diyorum, korkmayın, hiçbir şey olmaz. Çünkü amaçları zaten senin zihnine ve kalbine bu korkuyu ekmek. İnsanlar haksız yere eleştirmekten, bilgi sahibi olmadan yorum yapmaktan, hakaret etmekten korksun. Bunları yapmayan insanlar soru sormaktan, düşüncelerini ifade etmekten korkmamalı. Bu bizim anayasal hakkımız.

KORKMASI GEREKEN RÜŞVET ALANLAR-VERENLER

Bakın, fobiye neden olan şey çok küçük bir şeydir ama fobi büyüktür. Senin kafanda büyüktür, algında büyütürsün çünkü… Dolayısıyla onlar algıyı büyütme çabasındalar. Onun için ben korkmuyorum diyorum.

Ne olacak, beni 5 yıl da yargılarsın… O onun sorunu benim değil ki… Onun durumunu ortaya koyar benimkini değil. Onun için korkması gereken onlar.

Korkması gerekenler; insanlara, halkına hakaret edenler, halkın içine çıkamayanlar, rüşvet alanlar ve rüşvet verenler, insanların yüzüne baka baka yalan söyleyenler, çocuklarına son derece lekelenmiş soyadı bırakacak olanlar. Onlar korkacak, biz değil.

ÇOCUKLARINI ‘ÇALIYOR AMA ÇALIŞIYOR’ DİYE Mİ YETİŞTİRECEKSİN

O kadar acıklı ki; bırak her şeyden önce düzgün bir siyasetçi olup olmadıklarını, düzgün ve doğru dürüst bir baba olup olmadıklarına bak. Yazıklar olsun. Böyle bir babalık olur mu? Bu mu yetiştirdiğin çocuk? Bu değerleri mi bıraktın oğluna?
Çocuklarını ‘Çalıyor ama çalışıyor’ diye mi yetiştireceksin.  Bak oğlum, çalış ama fırsatını buldukça çal. Kızım bak göz yum ama rüşvet ver işini hallet, rüşvet al işini gör, adam kayır. Böyle mi büyüteceksin?

Muhalefet ve destekçilerine ne demek isterseniz?

Muhalefeti birilerinin uyandırması lazım. 5 aydan az zaman kaldı. Uyanmaları lazım. Hiç öyle bir seçim psikolojisi ve hazırlığı içinde görmüyorum muhalefet partilerimizi…

RÖPORTAJ | KARSIGAZETE.COM.TR
 
 
  • mehmet çam
    mehmet çam - 8 Şubat 2015 sedef hanım gayet doğal ve medeni bir şekilde ortaya koymuş. kendisini kutluyorum. Benim düşüncelerimi dillendirmiş. okuyunca duygulandım ve böyle birileri olduğu için gururlandım, cesaretlendim.

:

:

:

:

"Kabaş: Gerçekten güçlü bir lidersen sorudan korkmaman lazım!" hakkında Tweetler

DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ