Balyoz mağduru adaydan Arınç-Gökçek kavgası yorumu

Emekli Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek, Gökçek ve Arınç kavgası hakkında Karşı Gazete'ye önemli açıklamalarda bulundu.
Burcu ORAL EVREN | RÖPORTAJ | KARŞI GAZETE

"SAHTE İMAMLAR BOĞAZ BOĞAZA"

"İrticayla Mücadele Eylem Planı” nda ıslak imzası bulunduğu gerekçesiyle tutuklanan, daha sonra birleştirilen Ümraniye Davası kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan ve AYM kararları sonrası serbest bırakılan emekli Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek, Karşı Gazete’ye konuştu.

CHP'den  milletvekili aday adayı olan Çiçek, Arınç ile Gökçek arasındaki paralel kavgasını, “İki sahte imam birbirinin boğazına yapıştı” diye yorumlarken,  siyasete hapishane günlerinde hazırlandığını söyledi. Çiçek, Karşı Gazete’ye verdiği röportajda Birgül Ayman Güler ve Emine Ülker Tarhan’a da mesaj yolladı.
 
 Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki  'paralel kavgası'nı  nasıl yorumluyorsunuz?
 
"İKİ SAHTE İMAM BİRBİRİNİN BOĞAZINA YAPIŞTI"
 
İlginç gelmedi ama erken geldi. Beklenen bir şeydi. Nasıl cemaat ile iktidar arasındaki 17/25 Aralık çatışması erken geldiyse bu da öyle oldu.

Şimdi boğaz boğazalar. İki sahte imam, birbirinin boğazına yapıştı, milletin önünde kavga ediyor. İkisinin de nefesinin aynı zamanda kesileceğini ve bu karanlık dönemin 7 Haziran'da sona ereceğini ümit ediyorum, bu sonucu talep ediyorum.

7 Haziran'a kadar AKP içinde çok büyük çatışma gruplaşma olacağını ve siyasi ortamın 2002’deki  gibi CHP iktidarına hazır olacağını düşünüyorum. Yeter ki CHP, projelerini halka iyi anlatsın. 
 
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Komutanların tutuklanmasına gönlüm razı olmadı, aldatıldık" sözleri size ne hissettirdi?
 
"ERDOĞAN ALDATILDIĞINA İNANIYORSA ISLAK İMZA DAVASINDAN ÇEKİLSİN"
 
Bir ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı asla kolayca aldatılmaz. Çünkü devletin bütün istihbarat ve bilgi kaynakları elindedir.

Ayrıca AKP, “ıslak imza” denen taklit imza ile ilgili olarak da 5 yıldır müşteki olarak, iddia makamının yani  kumpas yargısının yanında yer almaya devam etmektedir. Defalarca başvurmamıza rağmen iktidar partisi bu şikayetini geri çekmemiştir. 
 
"KANDIRILDIK İDDİASI, İKİ YÜZLÜLÜKTÜR"
 
MİT müsteşarı için derhal yasa çıkaran iktidar, Genelkurmay Başkanı'nın tutuklanmasına ve iftiraya uğramasına göz yumdu.

Yüzlerce subay kumpas ile tasfiye edilirken maddi ve manevi kayıplarla karşılaşırken, onur intiharları yaşanırken bu siyasi iktidar Meclis'te etkin güç olmasına rağmen İade- i İtibar Yasası çıkarmamıştır.

Tarafımızdan gönderilen 1700’den fazla mektup ve ekinde DVD olan kumpas belgeleri başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu olmak üzere iktidar tarafından dikkate alınmamıştır. Sonuç olarak kandırılma iddiası iki yüzlülüktür, bir algı operasyonudur. Gerçeklere aykırıdır. 
 
Erdoğan, Balyoz ve Ergenekon davaları için "kandırıldık" derken, MHP lideri Bahçeli'nin her iki dava için de 'darbe girişimi' yorumu yapması, sizde nasıl bir etki yarattı? Balyoz davası mağduru  Engin Alan'ın bu sözler nedeniyle MHP'den tekrar  aday olmadığı konuşuluyor...
 
"ENGİN ALAN MUTLU DEĞİL ÇÜNKÜ..."
 
MHP'de siyaset yapan Engin Alan'ın mutlu olmadığını tahmin edebiliyoruz. Çünkü MHP, bu süreçte ona yeterince sahip çıkmadı. CHP kadar net tavır koymadı.

CHP lideri defalarca Silivri'ye gelip, oradaki kumpas mahkemesini ve siyasi iradeyi eleştirirken, hakkında fezlekeler hazırlanırken; aynı kararlı tutumu MHP'de göremedik.  Hatta  son hafta bu kumpas davaları lehine MHP liderinin açıklama yapması, bu tepkileri daha da artırdı. 
 
"MHP, TSK'YI HEDEF ALMAKTAN VAZGEÇMELİ"
 
Bu nedenle Engin Alan Paşa'nın MHP'den aday olmama kararı verdiğini  düşünüyorum. Bu kararsızlık, askerler arasında MHP'ye gönül vermiş aydınların da tepkisini çekmektedir. Bu konuda MHP yönetiminin durumunu gözden geçirmesi ve kumpas mağdurlarına sahip çıkması, daima adalet ve hukuktan yana olması, TSK'yı hedef almaktan vazgeçmesi, milletimizin geleceği için de önemlidir.
 
Son günlerde yine asker - sivil gerilimi yaşandığı gözleniyor... Süleyman Şah Türbesi, Eşme ruhu, Nevruz mesajları, TSK'nın açıklaması... Bir asker gözüyle sizin değerlendirmeniz ne? 
 
"ASKERE DEĞİL, İKTİDARA HESAP SORMAK GEREK"
 
Açılım süreciyle ilgili olarak askerin bakış açısının siyasi iktidardan farklı olduğunu düşünüyorum. Şu an yürütülen pazarlıklar, siyasi iktidarın tercihidir.

Bu konuda askere söz hakkı tanınmamıştır. Dolayısıyla açılımda yaşanan sıkıntıların, bölgesinin kontrolünün terör örgütüne verilmesi ile  ortaya çıkan güvenlik zaafiyetinin sorumlusu asker ya da polis değil, doğrudan siyasi iktidardır. Süleyman Şah geri çekilmesinde de yine talimat veren, kararı alan iktidardır.

Asker sadece hükümetin verdiği direktifi icra etmiştir. Başta siyasi partiler olmak üzere halkımızın bu hataların hesabını iktidardan sorması gerekir. Bu ülkenin tek bir ordusu, tek bir polisi vardır. Onu yıpratmak, yanlış hedefe saldırmak yerine bir suç varsa, bir geri çekilme varsa bunun hesabının iktidardan sorulması gerekir. 
 
CHP'de son dönemde parti ile yollarını ayıran isimler oldu. Onların "CHP, Atatürk'ün çizgisinden ayrıldı" eleştirileri konusunda görüşünüz nedir?
 
"ATATÜRKÇÜLER GEMİYİ TERK ETMEMELİ, CHP'YE UYMAYANLAR DIŞLANMALI"
 
Atatürk'ün ortaya koyduğu ilkeler çerçevesinde ortak zemin, ortak taban CHP’dir. O nedenle CHP'den ayrılmaları normal görmüyorum. Herkesin bu gemide kalıp mücadele etmesi gerek. Ancak Atatürk ilkelerine aykırı davranışları olan varsa, CHP de onları dışlamalı. Atatürkçüler ve vatanseverler yerine onlar bu gemiyi terk etmeli. Buna inandığım için CHP'ye girdim ve siyasete CHP'de başladım.
 
Yani 'Birgül Ayman Güler, Emine Ülker Tarhan gibi isimlerle birlikte olabiliriz' diyorsunuz...
 

"ANADOLU PARTİSİ VE VATAN PARTİSİ, CHP İLE GÜÇ BİRLİĞİ YAPMALI"
 
Evet. Gerek Anadolu Partisi'ni ve Vatan Partisi'ni gerek siyasi ve milli hedeflerimiz aynı olan diğer kişileri CHP'de güç birliğine davet etmek istiyorum. Hemen hemen hepsi ile fikir birliği içindeyiz. Bize de özel bir rol düşerse görev yapmaya hazırız 
 
"GÜLER VE TARHAN İLE ORTAK ZEMİNDE BULUŞABİLİRİZ"
 
Birgül Ayman Güler, Emine Ülker Tarhan gibi isimler ile ortak zeminde bulunabiliriz. CHP'de ön seçim yapılıyor, illerden merkeze doğru bir hareket başlayacak. Bu artı bir güç...

Keşke kontenjan sayısı daha az açıklansa her bölgede bir/ iki ile sınırlı kalabilseydi. O zaman seçime yönelik motivasyon daha güçlü olabilirdi. Ama bu süreçte diğer partilerin üyelerinin, kendilerini ve partilerinin yöneticilerini sorgulaması lazım. 
 
Siz de pazar günü (29 Mart) CHP'den İstanbul milletvekilliği için ön seçime gireceksiniz.  Siyasete girme fikri nasıl doğdu? Cezaevinde mi karar vermiştiniz?
 
Siyasete girmeyi, Mart 2011'de Hasdal Cezaevi'nde bulunduğum dönemde, Yüksek Askeri Şura kararı ile emekli edilmeden beş ay önce,  istifa ederek girmeyi düşündüm...

Hatta istifa açıklamamı da yazdım.  Ancak başta avukatım ve sevgili kızım İrem Çiçek olmak üzere ailemin ve dostlarımın önerilerine uyarak bu kararımı 2015’e erteledim.

Geçen dört yıllık sürede 700'den fazla kitap okuyarak, başta CHP yönetimi olmak üzere siyasi partilere öneriler göndererek, medya ve gündemi takip ederek bu günlere hazırlandım. Dolayısıyla 2015 seçimine planlı ve hazırlanmış olarak girdim. Ani değil planlı bir karar...
 
CHP'den milletvekili aday adayı olmayı siz mi istediniz yoksa CHP Lideri Kılıçdaroğlu mu teklif etti?
 
Kararı ben verdim. Siyasete CHP'den girme kararını verdikten sonra Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Sekreter Gürsel Tekin'den randevu talebim oldu. Onlar da derhal randevu vererek, bize siyasi destek verdiklerini gösterdi. Bu görüşmelerde CHP'den siyasete gireceğimi İstanbul'dan ikinci bölge aday adayı olacağımı açıkladım...
 
"KILIÇDAROĞLU'NUN  ÖN SEÇİME GİRMESİ BİR MESAJ"
 
Başlangıçta CHP yönetiminin İstanbul, Ankara ve İzmir'de kontenjan adayı göstermeyeceği, bütün adayların ön seçimle belirleneceği söylenmişti ki doğru olan da buydu. Ancak sonradan bu illerin de kontenjan açıklandı.  Bu bir baskı olduğunu da gösteriyor...

Kontenjan kararı partide rahatsızlık yaratmış olacak ki Kılıçdaroğlu, İzmir'de ön seçim kararı aldı. Bu mesaj, kontenjan bekleyen diğer adaylar için de önemlidir. Aslında onların Kılıçdaroğlu gibi ön seçime girmeleri, demokrasi, hukuk ve siyaset için en uygun hareket tarzı. 
 
Neden İstanbul'u seçtiniz adaylık için?
 
İstanbul'da bütün ilçelerde, adaylarda coşku var. Bütün ilçeleri, mahalleleri dolaşıyoruz. CHP üyesi çoğu aydının Silivri'ye gelip kumpas davalarında bizlere destek verdiğini, orada biber gazı, TOMA'lardan sıkılan su ile eziyet ve işkence gördüğünü bir kez de onların ağzından duyuyorum.

Televizyonlarda, Silivri zindanında izlediğimiz CHP'li aydınlar ile kendi kahvelerinde, kendi evlerinde kucaklaşmaktan mutluluk duyuyorum. Onlar Silivri'ye gelip bize destek vermeseler, biz de onlarla kucaklaşamazdık. İstanbul ikinci bölgeden aday olup onların milletvekilliğine talip olamazdık. 
 
"PARALEL YAPI AMACINA ULAŞAMADI AMA SEÇİLMEZSEM ULAŞABİLİR"
 
Şunu da vurgulayayım, yüzlerce masum insanı, Mustafa Kemal'in askerlerini özellikle askeri darbede hiçbir görevi olmayan denizcileri Silivri'de imha eden TSK'dan tasfiye eden emperyalist güçlerin maşası olan paralel yapı, amacına ulaşamadı.
 
Biz Silivri'den çıktık, milletimizle kucaklaştık. CHP'den ikinci bölgeden 51 numaralı aday olduk. 60 bin CHP üyesinin bu bölgede bizi sandıktan çıkaracağına ve seçilecek sıraya koyacağına inanıyorum. Bundan hiç şüphem yok. Aksi halde emperyalistlerin ve onun maşası olan kumpas örgütünün amacına hizmet ederler. 
 
Bizi sandığa gömerlerse, o zaman bu hain güçler 'bizim yapamadığımızı CHP üyeleri yaptı' diye bayram ederler... Buna olasılık vermek istemiyorum...
 
Neden ikinci bölgeden aday oldunuz?
 
"BEŞİKTAŞ VE ÇAĞLAYAN'IN KUMPAS DAVALARINDA SİMGESEL ANLAMI VAR"
 
Ben Beşiktaş'ta, o özel yetkili mahkemede 5 kez tutuklandım. Binlerce masum insan tutuklandı. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı, aynı yerde 'terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlandı'; tutuklandı.  O nedenle Beşiktaş bu süreçte kumpasın ve hukuksuzluğun sembolü haline geldi. 
 
52 ay tutuklu kaldığım Hasdal ve Silivri'de bana yakın olmak için bu süreçte ailem Ankara'dan İstanbul'a taşınmak zorunda kaldı. 2011'de emekli edilerek TSK'nın dışına atıldık ve 4. Levent'e yerleştik. Yani artık İstanbul ikinci bölgede ölünceye kadar vatandaşlarımızla komşu olarak yaşayacağız. 
 
Üçüncü olarak Çağlayan Adliye Sarayı, yeni dönemde adaletin ve hukukun sembolü olmaya aday bir mekan... Hakkımdaki iki tahliye kararını da orası verdi.

Şu an Balyoz ve Ergenekon kumpas sürecini hazırlayan ve icra eden gerçek suçlularla ilgili soruşturma yürüten yer de orası. Yani yeni dönemde Çağlayan, hukuk ve adaletin sembolü olacaktır.  İşte bu üç nedenle ikinci bölgeden CHP üyelerinin karşısına çıktım ve aday oldum.
 
Kumpas davalarını yakından takip eden insanların yaşadığı bir bölge. Kendimizi onlara emanet ederek, ön seçimlerde 29 Mart Pazar günü onlardan destek ve  güç alacağımızı düşünüyorum ve onların vekili olarak Ankara'ya döneceğimizi umuyorum.

2009 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı'nda daire başkanı iken beni tutuklayarak üniformamdan, askerlik mesleğinden ayıran kumpas mahkemesinin bu yargısız infazı ile yıllarca mağdur oldum. Öncelikle ikinci bölgedeki CHP üyelerinin takdiri ve sonra da 7 Haziran'da bütün vatandaşlarımızın desteği ile onların vekili olarak Ankara'ya döneceğime inanıyorum.  

Burcu Oral Evren | karsıgazete.com.tr

    :

    :

    :

    :

    "Balyoz mağduru adaydan Arınç-Gökçek kavgası yorumu" hakkında Tweetler

    DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete