Bisküvi kutularından çıkan silahlar

"Türkiye, her tür terör eyleminin karşısındadır." diyen Erdoğan bisküvi kutusunun içine saklı silahların kim tarafından kime gönderildiğini bilmiyor muydu?
Washington merkezli Middle East Media Research Institute (MEMRI) Ortadoğu bölgesinde İslam ağırlıklı medyayı izlemekle görevli sözde bir "sivil toplum kuruluşu".

Kuruluş “sivil toplum kuruluşu“ndan daha fazla Ortadoğu'da propaganda yapmak amacıyla hareket eden siyasal bir truva atı niteliğinde.

Kuruluşun arakasında George W. Bush döneminde savaş kışkırtmacılığı yapan Neokoncular var. Kuruluşun danışma kurulu üyeleri arasında 2003'ten 2004'e kadar Irak'ın sivil yöneticilğine atanan Paul Bremer, 2005'ten 2006'a kadar Bush'un Birleşmiş Milletler'e ABD Büyükelçisi olarak atadığı John Bolton, Neokon yayımcı Norman Podhoretz ve Pennsylvania doğumlu eski CIA ve NSA başkanı General Michael Hayden bulunuyor.

ARTIK DÜZ PROPAGANDA YOK

MEMRI'nin arkasındaki kadro sırf „düz propaganda“ yapmak için fazla tecrübeliler. MEMRI'nin kurucusu ve başkanı İsrail gizli servisinin eski mensuplarından Albay Yigal Carmon, MEMRI'deki ekibini dünyanın her tarafından, özellikle Ortadoğu bölgesinden getirttiği yayımcı ve bilim adamlarından oluşturmuş. Bu uzmanlar 21. yüzyılın propagandasının "yalan ve iftiralarla mümkün olmayacağının" bilincinde.

Bu nedenle MEMRI, özellikle gerçek olan hikayeleri çarpıtarak propaganda amaçla kullanıyor.

11 yaşındaki Yemenli kız çocuk Nada da böyle bir manipülasyonun kurbanı olmuştu.

Ailesi tarafından zorla evlendirilmek istendiği için evden kaçan Nada El Ahdal’ın hikayesi durup dururken 21 Temmuz 2013 tarihinde paylaşım sitesi Youtube’a yüklenmişti. İngilizce altyazı ile manipüle edilen bu videonun arkasında MEMRI vardı.

Durup dururken ne amaçlıyorlardı? 

ÖCÜLEŞTİRMEK VE SAVAŞ MEKANİZMASININ İŞLEYİŞİ

Durup dururken diyoruz, zira Yemen'de ve hatta feodal devlet yapısından kurtulamayan birçok Müslüman ülkede - ki buna Türkiye'nin bazı bölgeleri dahil - çocuk gelin sorunu zaten büyük bir toplumsal sorundur - yeni bir sorun da değildir.

Bu sorunla karşı karşıya olan diğer ülkelerdeki çocuk gelin sorununun görmezden gelererek sadece Yemen'i ele almak, Yemen'e karşı başlatılacak sıcak savaşın habercisiydi.

Batı'nın savaş başlatmadan önce uyguladığı aynı mekanizma Yemen'de işlemeye başlamıştı.

Saldırılacak ülke önce ana akım ve sosyal medya aracılığı ile öcü gibi gösterilmeli veya haydut ülke ilan edilmeliydi.

Nada başlatılacak savaşın propaganda kısmıydı. Amaç bir çocuğun çığlığını kullanarak duygu sömürüsü yapmak ve meşru olmayan bir savaşı meşru gibi göstermekti.

Savaşa karşı gelenler, sanki çocuk evliliklerini deslekliyormuş gibi gösterilerek susturulacaklardı. Özellikle Batı kamuoyu savaşa alıştırılarak, gösterilebilecek tepki en aza indirilecekti. Kız çocukları bile zorla evlendiren bir ülkeye saldırmak meşru sayılacaktı.

George W. Bush'un savaş kışkırtmacıları yine iş başındaydı.

Öyle de oldu.

Fakat önce 2012'e dönelim.

2 YIL ÖNCE AYAKKABI KUTUSU DEĞİL BİSKÜVİ KUTUSUYDU

Yemen'in Aden körfezindeki Aden serbest ticaret bölgesinde gümrük memurları şüphe üzerine yapılan aramada konteynerde 400 karton bisküvi kutusunun içine saklanmış 3 bin adet silah, susturucu ve mühimmat buldu.

Silahlar Türkiye'den gelen bir ticari geminin indirdiği konteynerin içindeydi.

Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili açıklama yaparak konteynırdan çıkan silahlar olduğu bilgisini doğruladı.

Ama soru çoktu.

O silahlar Suriye'ye karşı savaşan ÖSO mensublarına mı verilecekti? Yemen’de yakalanan kaçak silahlarla Suriye’de yaşanan olaylar arasında bir ilişki var mıydı?

Silahların kim tarafından kime gönderildiği sorusu halen cevaplanabilmiş değil.

Sessizlik sürerken neler oldu?

ABD 2013’TE DE YEMEN’DE KALAN ABD VATANDAŞLARINI UYARMIŞTI

Yıl yine 2013.

Savaş kışkırtmacılığı tıkır tıkır işliyor.

ABD, “küresel tehdit” gerekçesiyle Yemen dahil Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın 22 ülkesindeki diplomatik temsilciliklerini kapattı.

Yemen'de bulunan memurların tahliyesi için talimat verildi ve ABD vatandaşlarından ülkeyi derhal terk etmeleri istenildi.

Hemen ardından saldırıya geçildi. Yemen'de ABD insansız hava aracı ile el Kaide üyesi olduğu iddia edilen dört kişiyi vurdu. Hepsi anında öldü. Ölenler arasında üst düzey bir El Kaide üyesinin de olduğu söylendi.

Yapılan yargısız infazdı!

Saldırılar katliamların etkisini artırmak için tam da "Ramazan’ı şerifin" sonuna denk getirilmişti.

Ne Batı ne Doğu'da tepki yoktu.

Hani tüm medya öldürülenlerin el Kaide üyesi olduğunu bildiriyordu ya... Sorgulayan yoktu. İnsanlar ses çıkarmıyordu. Çünkü öldürülenler onların umurunda değildi.

Halen 2013'deyiz, aylardan Haziran...

İNTİHAR SALDIRILARI ASLINDA 2 YIL ÖNCE Mİ PLANLANMIŞTI?

Yemen İçişleri Bakanlığı şüpheli 25 kişinin listesini yayınladı. Gerekçe olarak bu 25 kişinin Sana ve diğer şehirlerde saldırı hazırlığında olduğu iddia edildi.

2013'de kokusu alınan saldırı sonunda Mart 2015'te gerçekleşti.

Saldırıdan iki ay öncesi...

Tarih 22 Ocak 2015: 

Yemen'de başkenti elinde bulunduran Şii Husi isyancılar ile yönetim arasında anlaşmaya varıldı. Husilerin siyasi taleplerinin çoğu kabul edildi.

Tarih 6 Şubat 2015: 

İran'ın resmi haber ajansı Fars; Türkiye'nin Hava Yolları'nın Suriye’den Yemen’e geri dönmek ve burada halk güçleri ve Yemen ordusu ile savaşmak isteyen IŞİD teröristlerini Yemen’e taşımak istediğini ifşa etti. Amaç teröristleri Yemen'e sokarak ülkeyi karıştırmaktı.

ÖCÜ O ZAMAN EL KAİDE’YDİ ŞİMDİ IŞİD OLDU

2013'ün el Kaidesi artık IŞİD'leşmişti.

Tarih 20 Mart 2015:

Sana'da intihar saldırısının gerçekleştiği gün. Bu tarihte Şii Husi isyancıların bulunduğu iki ayrı camiye düzenlenen intihar saldırılarında 142 kişi katledildi, 351 kişi yaralandı. Saldırıları bölgede terör estiren IŞİD'in gerçekleştirdiği ortaya çıktı.

Bundan bir gün sonra, yani 21 Mart 2015'te

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yemen’deki terör saldırısına ilişkin şöyle bir açıklamada bulundu:

"Yemen’in başkenti Sana’da, 20 Mart günü iki ayrı camiye düzenlenen ve 100’den fazla kişinin ölümüne yol açan menfur terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Masum insanların hunharca katledilmesinin hiç bir haklı ve meşru gerekçesi olamaz.

Türkiye, kaynağı ne olursa olsun her tür terör eyleminin karşısındadır.Bu vesileyle saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Türkiye, dost ve kardeş ülke Yemen’de huzur, güvenlik ve istikrar yolunda sürdürülen ulusal diyalog ve uzlaşı gayretlerini desteklemeye devam edecektir."

Bu açıklamayı yapan Cumhurbaşkanı, 2012'de 400 karton bisküvi kutusunun içine saklı 3 bin adet silahın kim tarafından kime gönderildiğini bilmiyor muydu?

Bu açıklamayı yapan Cumhurbaşkanı, THY'nin Yemen’e geri dönmek ve burada halk güçleri ve Yemen ordusu ile savaşmak isteyen IŞİD teröristlerini Yemen’e taşıdığından habersiz miydi?

Belki bu sorulara bir gün yanıt verebileceğiz.

Ama...

Bu açıklamayı yapan Cumhurbaşkanı, "IŞİD terör örgütü bir yerden çıkıyor bakıyorsunuz onun yerine Şia yerleşiyor" diyen Cumhurbaşkanı ile aynı kişidir.

Devam edelim. Zira, olaylar halen bitmek bilmiyor...

23 Mart 2015:

Şii Husiler IŞİD saldırısından sonra başkent Sana’nın ardından Taiz ile liman kenti Aden’i de ele geçirdi.

Ardından ABD'nin de desteklediği Devlet Başkanı Abdurrabu Mansur Hadi’nin Aden’i terkederek kayıplara karıştı. Ortaya çıktığında “sahiplerini” Yemen’e çağırdı.

Sahipler akbaba gibi beklemekteydi.

ABD Suudi Arabistan’a işaret verdi. Suudi Arabistan hemen kiralık Amerikan özel kuvvetlerini harekete geçirdi.

Gerisi malum... Yemen’e askeri operasyon başladı.

CUMHURBAKANI ERDOĞAN DARBECİ SİSİ İLE AYNI CEPHEDE

Suudi Arabistan'ın yanı sıra Mısır, Ürdün, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Umman, Sudan, Fas ve Pakistan'ın da dahil olduğu 10 ülkenin katıldığı operasyonda Şii Husilerin denetimindeki Başkent Sana havadan bombalandı.

Mısır'a kin kusan Cumhurbaşkanı ve AKP hükümetinin Dışişleri Bakanlığı bu sefer Mısır'ın da katıldığı savaşın desteklendiği şöyle bildirdi:

"Seçimle işbaşına gelmiş meşru Cumhurbaşkanı Hadi'nin talebi üzerine, Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri başta olmak üzere bölge ülkelerinden oluşan bir koalisyon gücü tarafından Hutilere karşı başlatılan ve ülkemize Suudi Arabistan tarafından önceden bilgisi verilen askeri harekatı destekliyor; bu harekatın ülkede ortaya çıkan iç savaş ve kaos tehlikesinin önlenmesine ve meşru devlet otoritesinin ihya edilmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz".

Yani; Mısır'da "askeri darbe" ile iktidarı ele geçiren Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el Sisi, "seçimle işbaşına gelmiş meşru" Cumhurbaşkanı Hadi'nin imdadına yetişince AKP hükümeti ve AKP Cumhurbaşkanı darbeci Sisi ile aynı koalisyonda yer alabiliyor!

SÜNNİ CEPHE DOLARI FIRLATTI

Biz biliyoruz ki; Yemen'de savaşmak için oluşturulan bu "Sünni Cephe" Orta Doğu'da Batı emperyalizmine hizmet etmektedir!

Yemen'de körüklenen savaş başlar başlamaz küresel piyasalarda dolar fırladı.

Petrol yükselişe geçti.

Uluslararası borsa rekor üstüne rekor kırıyor.

Batı ve "Sünni Cephe"nin silahşor mezhepcisi Recep Tayyip Erdoğan durumdan hayli memnun.

Kaynak: Odatv.com / Atilla Coşkun

    :

    :

    :

    :

    "Bisküvi kutularından çıkan silahlar" hakkında Tweetler

    DİĞER GÜNDEM HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete